Dil Susarsa Beden Konuşur – Filiz Tüfek

Dil Susarsa Beden Konuşur – Filiz Tüfek

Klinik Psikolog Filiz Tüfek, Dil Susarsa Beden Konuşur diyor ve kendimizi ifade edemediğimiz durumların bedenimizi nasıl etkilediğini anlatıyor.

Perihan Mozokoğlu: Merhabalar. Türk Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Derneğinin düzenlediği İyi Şeyler söyleşisine hoş geldiniz. Ben Perihan Mozokoğlu. Bugünkü konuğumuz Filiz Tüfek. Filiz hem eski bir arkadaşım, dostum ve kendini çok güzel farklı yönlerde geliştirmiş biri olarak klinik psikoloji bilim uzmanlığı ve aile danışmanlığı görevini yürütmekte.

Filiz Tüfek: Çok teşekkürler. Herkese iyi akşamlar. Öncelikle bu gün beni davet eden Nefroloji Diyaliz ve Transplantasyon Derneğine ve tüm dernek üyelerine teşekkür ediyorum.

Burada olmak aslında benim için özel bir durum. Çünkü ben de hemşireyim. Lisansım Florence Nightingale hemşirelik ve annem 2003’ten beri diyaliz hastası olup 10 yıl diyalize girdi. Doğal olarak hem sizin mesleğinizin içinden biri olarak hem hastaların içinden biri olarak iki taraflı birisiyim. Bugün de burada mesleki deneyimimle biraz sohbet etmek için geldim.

Ben kendi hayatımı hemşirelik sonrasında, işte yoğun bakım, acil, psikiyatri hemşireliği sonrasında değiştirme kararı verdim ve klinik psikoloji üzerine yüksek lisans yaptım. Aile danışmanlığı eğitimi aldım sonrasında evlilik terapisi, cinsel terapi, bireysel olarak işte birçok uluslararası geçerliliği olan psikoterapi, psiko dinamik psikoterapi yapıyorum.

Hangi alanda konuşmak isterseniz bu akşam o alandan sizlere cevap verebilirim. Çünkü birbirimizi beslemek yerine aslında bütün çatışmalar birbirini yemekten geçiyor. Kimseyi yiyemeyen yemeklere saldırıyor.

Perihan Mozokoğlu: Dil Susarsa Beden Konuşur. Biz birbirimizi besliyor muyuz, yiyor muyuz? Bazen ilişkilerde demotive oluyoruz, moralimiz bozuluyor. Tabi bu ilişki sadece eş ilişkisi değil. İş ilişkisi, evlat anne ilişkisi, baba çocuk ilişkisi, kayınvalide eş ilişkisi. Çok fazla görev yükümüz var ve çok fazla yapmamız gereken, ilişki içerisinde yönetmemiz gereken durumlarımız var.

Benim bedenim bana ne söylüyor? Karşıdaki bana ne söylüyor da ben ne anlamalıyım? Bazen düşünüyorum acaba ben karşımdaki ilişkiyi besliyor muyum yoksa yiyici taraf mıyım?

Filiz Tüfek: Öncelikle bizim somotik olarak adlandırdığımız beden şikayetlerimiz var. Yani nedeni bilinemeyen, hatta nedeni bilinse bile önce sistem şöyle çalışıyor; psikolojik olarak oluşuyor bedene yansıması oluyor. Dil Susarsa Beden Konuşur dediğimiz şey, söyleyemediğimiz her duygu bedenimizde birikiyor. Bedenin bir kayıt yeri var.

Beden kayıt tutar diye bir kitap var, ilgisi olanlar o kitabı okuyabilirler. Bizim bedenimiz kayıt tutuyor. Mesela korku olduğu zaman karın bölgemizde direk rahatsızlıklar oluşmaya başlıyor; gastrit olabilir, bağırsak problemleri olabilir, karın ağrıları olabilir, mideme öküz oturmalar, taş oturmalar olabilir, bağırsaklarda sıkıntılar olabilir.

Aşırı derecede kaygılandığınızda ve kötü bir şey olacak, belirsizlik korkusu yaşadığınızda göğüs bölgemizde çok ciddi, buradan birisi sıkıştırıyormuş gibi üzerine böyle yoğun bir bulut gelmiş gibi kalp atışlarının hızlanması gibi durumlarla karşılaşırız. İşte ne bileyim konuşmak isteyip konuşamadığımız yerlerde ciddi anlamda boğazımızda tıkanıklıklar oluşur. Sanki burada bir tane yumru var gelmiş buraya oturmuş da sıkıyormuş gibi.

İşte cilt problemlerinin hepsi; sedeften tutun da alerjik cilt hastalıklarının hepsi sınır koyamamaktan oluşur. Yani ben olması gereken zamanda söylemem gereken kişiye söylemem gereken hayırı söyleyemediğimde ya da evetti söyleyemediğimde. Yani benim kalbimden çıkanla ağzımdan çıkan aynı şey olmadığında, burası başka bir şey söylüyor, kafam başka bir şey söylüyor, ağzımdan başka bir şey çıktığında ben çatışmaya giriyorum.

Hayırı diyemediğimde, istemiyorum diyemediğimde ya da yüksek sesle sadece istiyorum diyemediğimde yine çatışma oluyor, yine sınır ihlali oluyor ve bunların hepsi benim bedenimde ortaya çıkıyor. Kollarım mesela, güçsüzlüğümün simgesi. Eğer kendimi güçsüz hissettiğim durumlar karşısında genellikle anlam veremediğim kol ağrıları, halsizlikler olur ya da bir şeye adım atmak isteyip adım atamadığımda. Kırıklar başımıza durduk yere gelmez. Tam da baş etmekte zorlandığımız bir olayın üstüne gelirler gibi.

Perihan Mozokoğlu: Mesela ben çok fazla sırt – omuz ağrıları çeken biriyim. Ve bunun için ne yaparsam hiç geçmiyor. Bu strese bağlı diyebilir miyim? Stres midir? Genelde hani bir tek bildiğim sırttakinin sebebi, sırt ağrısı, stres kaynaklı. Ama bunların hepsi çok fazla. Peki biz genel olarak hayır demeyi de zor becerebilen bir toplumuz. İçimizdekini dışarıya zor yansıtırız. Karşımızdaki aman incinmesin, kırılmasın diye üslubumuzu ayarlayabilmekte de çok zorlanıyoruz.

O zaman bazen susuyoruz, susuyoruz, susuyoruz sonrasında iş didişmeye geçiyor. Dil Susarsa Beden Konuşur. Belki de birbirini ilişkide hani pozitif anlamda değil, negatif anlamda besliyoruz. Son zamanlarda mesela okuduğum bir kaç kitapta işte narsist kişilikler var. Eğer bu kişilikler hayatınızdaysa ve size negatif etki ediyorsa yavaş yavaş hayatınızdan çıkarın diyorlar. Tamam bir kaç aramayı, görüşmeyi azaltabiliriz ama tamamen hayatımızdan çıkartmak bana mesela zor geliyor.

Geçmişe dönük çok paylaştığım bir şey varsa, ama şu an onu nasıl çıkartabileceğim, bazen hayırı nasıl söyleyeceğim, karşı tarafı kırmadan nasıl söyleyeceğim. Bu çok zor. İlişki yönetimi çok zor. Başlı başına çok zor. Sosyal insanlarız. Bazı ilişkileri yönetemediğimi biliyorum. Stres odaklı oldum.

Nasıl yöneteyim, ne yapayım, nasıl hayır diyeyim, karşı tarafı kırmadan nasıl anlatayım? karşı taraf bana hayırı söylediğinde ben bunu bazen olgunlukla karşılayabiliyorum ama bazen zor oluyor. Bu kabullenmeleri ve yüzleşmeleri nasıl yöneteceğiz?

dil-susarsa-beden-konusur-filiz-tufek

Uzmanın Megareform profil sayfasını buradan inceleyebilirsiniz: Klinik Psikolog Filiz Tüfek

Kendisinin Instagram hesabını görmek için buraya tıklayınız.

Yorum Ekle

© 2021 Megareform © Tüm hakları saklıdır.