Doğru Nefes Almak Neden Önemli?

Doğru Nefes Almak Neden Önemli?

Nefes Koçu Sarp Ertekin, Kanal D’de yayınlanan ve sunuculuğunu Özlem Yıldız ve Dr. Biran Ekici’nin yaptığı “Konuştukça” programında Doğru Nefes almanın önemini anlatıyor.

Özlem Yıldız – Stüdyo konuğumuz Sarp Ertekin, Nefes Koçu kendisi. Sarp Bey hoş geldiniz.

Biran Ekinci – Çok ilginç bir konu, güzel bir konu. Konuğumuz da çok ilginç, güzel ve enerjisi çok üst seviyede.

Özlem Yıldız – Doğru şekilde nefes almak da ayrı bir meziyet sanırım. Hatta sağlığımızı da olumlu yönde etkiliyor. Hatta Sarp Bey nefes almanın ne kadar kıymetli olduğunu öğrendik pandemide bence. Kesinlikle. Yani kapalı kaldık, Allah korusun. O Covid çok sıkıntılı bir süreç. Nefes almakta zorlanıyorsunuz, koku alamıyorsunuz. Hayatımızda ne kadar kıymetli bir şey olduğunu farkına vardık.

Sarp Ertekin – Çok doğru Özlem Hanım. Zaten nefes aslında yaşam demek. Dünyaya geldiğimizde aldığımız ilk nefesten son nefesimize kadar geçirdiğimiz ömür boyunca bunu günde 23 bin kez yapıyoruz. Dolayısıyla bu sayıda aldığımız nefesin önemi de gündelik hayatımızda bizleri çok direkt olarak etkiliyor

Biran Ekinci – Fizyolojik olarak oksijen ihtiyacı var vücudumuzun. Bunu kullanıyor ve karbondioksidi geri veriyoruz. Sanırım nefes alırken bu oksijeni doğal alıp vücuda, bütün hücrelerimize iletebilmek önemli. Hatta müzisyenlerde falan, şarkıcılarda, solistlerde belli bir teknikle şarkı söylemek gerekiyor. Bunları da duyuyoruz. Bu nasıl oluyor?

Sarp Ertekin – Tabii şimdi nefes alma teknikleri var. Özellikle sahne sanatları yapan profesyonel olarak bu işle ilgilenen kişilerde diafram nefesi kullanmak çok önemli. Fakat bizim burada dikkat etmemiz gereken konuların başında nefesin olduğunca kendiliğinden ve doğal olması. Seanslarda danışandan nefes almasını istediğimde danışan inanılmaz bir çabaya giriyor. Nefes alırken o kadar kendini yoruyor ki bu bizim istediğimiz doğal bir nefes alışverişi değil.

Biran Ekinci – Nasıl alacağız o zaman? Burundan mı alıyoruz, ağızdan mı alıyoruz? Uzun mu çekeceğiz nefesimizi?

Sarp Ertekin – Evet çok güzel bir soru sordunuz. Aslında doğal nefes dediğimiz konu tıpkı bir bebeğin dünyaya geldiğinde aldığı nefes gibi. Evet o hiç daha zihni gelişmeden, herhangi bir kaygısı endişesi yokken nefesin vücuduna girmesi ve çıkmasıyla sessiz bir şekilde alınan bebek nefesi bizim doğal nefesimiz. O yüzden de bir bebeği kucağınıza aldığınızda böyle bir huzur enerjisi gelir, içimiz rahatlar. Çünkü onda bir çaba hali yoktur. Bir şeylere yetişmesi, gayret etmesi ya da bir şeyleri mükemmel yapması gerekmiyordur. O yüzden de doğru nefes dediğimiz nefesin de, kendiliğinden çabasız, kolaylıkla ve birbirini bağlantılı şekilde takip eden şekilde olması gerekiyor.

Özlem Yıldız – Nasıl yapacağız peki?

Sarp Ertekin – Bunu nasıl yapacağımızı şöyle bir örnek verebilirim. Aslında bir çiçeği bir gülü koklarken diye çekersiniz ya, işte bu bizim en saf halimizde, aklımızda başka bir düşünce zihin yokken o bebeği koklar gibi, bir çiçeği koklar gibi yaptığımız nefes doğal nefes. Ama tabii danışanlar şunu soruyorlar, özellikle nasıl nefes alacağız? Aslında burada bizim ilk başta nefesi almayı düşünmeyi bırakmamız gerekiyor.

Biz o kadar çok gündelik hayatımızda almaya odaklıyız ki, hem maddi hem manevi ilişkilerimizde, maddiyatta sürekli böyle ben buradan ne kazanırım, ne alırım, bu ilişkiden ne alabilirim diye baktığımız için, nefesi de almaya odaklanıyoruz.

Ama biz burada farklı bir bakış açısıyla nefes seanslarında, kişiye nefesini bıraktırabildiğimizde, yani bütünüyle içinde tuttuğu o sıkıntıları, huzursuzlukları, rahatsızlıkları bıraktığında vücut kendi kendine zaten otomatik olarak nefesi alacak. Zaten bu tasavvufta da böyledir. Siz alanlardan değil, verenlerden olun düşüncesi buradan gelmektedir. Biz vermeye odaklandığımızda, bırakmaya odaklandığımızda nefes almamız da inanılmaz bir şekilde rahatlıyor.

Aslında bir insan bildiğiniz gibi 3 hafta boyunca yemek yemeden durabiliyor. Susuzluk da bu 3 güne düşüyor ama nefeste 3 dakikadan sonra beyne yeterli oksijen gitmediği için artık beyin fonksiyonları durmaya başlıyor. Dolayısıyla biz hayatımızda sağlıklı yaşam adına aslında ilk yediklerimize bakıyoruz. Onları değiştirmeye çalışıyoruz. Orada ilerledikçe biraz daha su konusuna dikkat etmeye başlıyoruz. Elimizde su bardakları ve termoslarla geziyoruz. Fakat en kritik olan, hayatta en önemli olan 3 dakikadan fazla onsuz duramadığımız ve günde 23 bin kez yaptığımız nefes maalesef gündemimizde olmuyor.

Özlem Yıldız – Böyle temiz oksijen aldığım ve yürüdüğüm ağaçlıklı, çiçeklerin olduğu bir ortamdaysam eğer annem hep bana şey derdi, akşam ne güzel uyuyacaksın. Öyle olunca mı güzel uyuyoruz?

Sarp Ertekin – Doğru. Çünkü bizim hücrelerimizin yapı taşı oksijen. Biz bu oksijen miktarını vücudumuzda arttırdığımızda vücuttaki birçok yaşlanmayı geciktiren en temel yapı taşını vücudumuzun ihtiyacı kadar almış oluyoruz. Fakat bunu alamadığımızda anaerobik hastalıklar dediğimiz, yaklaşık 200 tane bugün tıbben ispatlanmış hastalık oksijen yetersizliğinden ortaya çıkabiliyor. Biz gündelik hayatın koşuşturması içinde bu tarz yerlere gidemesek bile en azından aldığımız kaliteli nefesin oksijen miktarını arttırıp bunu daha derin, daha büyük hem diyaframımızı hem göğsümüzü kullanarak aldığımızda en azından o limitleyici nefes alışkanlıklarından uzaklaşmış oluyoruz. Bunun için de biraz böyle kendimize zaman ayırmamız, kendimizle kalmamız gerekiyor.

Sarp Ertekin – Yoga olabilir, pilates olabilir, nefes çalışmalar olabilir. Çünkü bunlar kişinin ruhuyla, bedeniyle ve zihniyle bir anda entegre olduğu ve yaşamın o gündelik tüm koşuşturmasını, hengamesini bıraktığı özel alanlar olabiliyor. Ve orada aslında vücut kendi nefesini toparlayıp normal, doğal haline, kolaylıkla dönebiliyor.

Özlem Yıldız – Peki bunu yapan ve yapmayan kişiler arasında farkı gözlemleyebiliyor muyuz? Yapmazsak ne olur?

Sarp Ertekin – Şimdi şöyle oluyor Özlem Hanım, nasıl bir kişiyi gördüğümüzde ya bugün canın sıkkın gibi gözüküyor, bir şey mi üzüldün diye fark ediyorsak aslında nefes alışverişinden de kişinin hangi ruh halinde olduğunu gözlemleyebiliyoruz.

Özlem Yıldız – Siz anlıyor musunuz?

Sarp Ertekin – Evet bunu anlayabiliyoruz.

Özlem Yıldız – Bende ne gördünüz şu an? Nasıl bir ruh hali var?

Sarp Ertekin – Sizdeki şöyle, sürekli böyle bir yoğun tempo içerisinde koşuşturduğunuzu öngörerek yetiştirmeye çalıştığınız işler, projeler olduğu için burada nefes biraz hızlı gibi gözlemledim.

Özlem Yıldız – Bravo bugün çok hızlı bir günümdeyim Sarp Bey, çok doğru teşhis ettiniz.

Sarp Ertekin – Dolayısıyla bunu nefes seanslarıyla ya da kendi kendinize gün sonunda, akşam yatmadan önce rahatlatmanızı tavsiye ediyorum ben. Nefes olarak baktığımızda buradaki amacımız kan basıncını ve tansiyonu yavaşlatacak bir şekilde nefesimizi dinginleştirmek. Bunun için şöyle bir yöntemi önerebilirim, aldığımız nefesin iki katı kadar sayıda nefesimizi vereceğiz. Yani şöyle göstereyim. Örneğin dörde kadar bir nefes alacağız. Alıyorum. Bir, iki, üç, dört. Şimdi nefesimi bırakıyorum. Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi, sekiz. Uykuya dalmadan önce yatağa yattığınızda, bu çalışmayı yaptığınızda nefesi uzun sürede verdiğiniz için ve hem tansiyonunuz hem kan basıncınız daha da dinginleştiği için uykuya kalmanız daha kolaylaşıyor.

Nefes-Koçu-Sarp-Ertekin

Nefes Koçu Sarp Ertekin’in Megareform’daki profil sayfasına buradan ulaşabilirsiniz.

Kendisinin Instagram hesabını görmek için buraya tıklayınız.

Sarp Ertekin’in internet sitesi için tıklayınız.

Yorum Ekle

© 2021 Megareform © Tüm hakları saklıdır.