Sezgisel Beslenme Nedir? – Uzman Klinik Psikolog İrem Can Esenkaya

Editör

Türkiye’nin En Büyük Değişim Sitesi Megareform’da bu haftanın canlı yayın konuğu Uzman Klinik Psikolog İrem Can Esenkaya oldu. Sezgisel Beslenme nedir? duygusal yeme bozukluğu konulu söyleşimizi yaptık.

İnci Hocaoğlu: Türkiye’nin Mega Değişim Sitesi Megareform’da bugünkü konumuz, “Sezgisel beslenme nedir?”, konuğumuz ise Uzman Klinik Psikolog İrem Can Esenkaya. Bugünkü enerjimiz çok yüksek demek ki İrem Hanım’ı alamıyorum. İrem Hanım, hoş geldiniz. Öncelikle sizi tanımayan takipçilerimiz, izleyicilerimiz için biraz kendinizden bahsederseniz bize. Bu arada takipçilerimiz de gelmeye devam ediyor.

İrem Can Esenkaya: Ben, klinik psikoloğum. Aynı zamanda çift ve aile terapistiyim. Yüksek lisansımı kognitif davranış terapiler alanında yaptım. Fakat daha sonra çok tatmin olmadım, bu ekolden. Dinamik terapi çalıştım. Satir yönelimli çift aile terapisi çalıştım. Kendi doktora uzmanlık tezimi, duygusal yeme bozukluğunun temelleriyle tedavisini yazarak yaptım. Kendi geliştirdiğim tedavi oldu.

İnci Hocaoğlu: Son dönemlerinde popüler konularından biri bu. Ben, duygusal beslenme diye biliyordum. Düzelttiniz, sezgisel beslenme aslında diye.

İrem Can Esenkaya: Ben, aslında şöyle bir şey söylüyorum; duygusal yemenin iyileşmesi, sezgisel beslenmedir. Duygusal yeme yapmayan insan, sezgisel beslenme yapar ama yani bunlar, aslında birazcık herkesin kendi yorumuyla kullandığı kavramlar.

Ben mesela, sezgisel beslenme kavramını kendi kendime düşünmüştüm. Sonra bir baktım ki; Amerika’da zaten böyle bir şey var. Şu an çok meşhur olan sezgisel beslenme kitabını ben, mesela sonradan fark ettim. O yüzden, dediğiniz gibi çok popüler konular olduğu için, zaten herkesin aklına bu konularla ilgili bir çağrışım geliyor.

Sunucu: Evet. Şimdi sizden dinleyeceğiz. İlk başta başlayalım. Sezgi nedir ve sezgisel beslenme nedir?

İrem Can Esenkaya: Sezgi; birkaç tane tarifi var, sezginin. Biraz, isterseniz sözlük tanımlarına bakarak gidelim. Gerçeğin; dolaysız, içgüdüsel biçimde kavranması, tanımlarından bir tanesi. Bir tanesi de önermeden önermeye yönelerek mantıksal yolla çıkarım yaparak ilkelerden sonuca ulaşan tek tek parçalar bütünlüğü olan bir düşünce oluşturmaya karşı araç kullanmadan.

Şimdi bu iki tanımından da aslında sezgisel beslenmeyle ilgi bir yerlere gidebiliriz. İlkinde ne dedik? Gerçeğin; dolaysız, içgüdüsel bir biçimde kavranması.

Demek ki; içgüdülerle ilgili bir parçası var, burada. Burada da insanın iç dünyasına dönmesi, içinden gelen sinyallere göre yemesi prensibine buradan ulaşabiliriz. İkinci tanımda da şu hoşuma gidiyor. Diyor ki; önermeden önermeye yönelerek mantıksal yolla yapılan çıkarım değil de diyor, daha bütünsel düşünerek yapılan bir çıkarım, sezgide diyor.

İkincisi de bugünkü insanın aslında her şeyi böyle önermelerle düşünerek, parça parça düşünerek kendi iç dünyasında, kendi ruhsallığını da fragmente etmesi ve parçalamasıyla… Aslında kendi travmatik dünyasının, yediği yemeklere yansıması.

İnci Hocaoğlu: Maalesef, öyle. Peki, bundan nasıl kurtulacağız şimdi? Sezgisel beslenme kendi kendimize uygulayabileceğimiz bir şey mi?

İrem Can Esenkaya: Ben, şöyle düşünüyorum; sezgisel beslenmenin birkaç tane bileşeni var. Bu, ne kendi kendinize uygulayabileceğiniz bir şey ne de tamamen bir başkasıyla uygulayabileceğiniz bir şey.

Sezgisel beslenmede, iki tane önemli şey olduğunu düşünüyorum. Bir tanesi içsel farkındalık; insanın kendi içinden gelen mesajların, kendisinin farkında olma hali. İkincisi de bu farkında olma halinin önüne geçen travmaların çalışılması.

Bu, ilk kısmı… Psikolojik kısmı… Bir de gerçekten beslenmeye dair kısmı var ki; mesela ya ben, 2012’den beri böyle beslenme ve beslenme içeriklerine fazlasıyla ilgiliyim. Yani her zaman bir ilgim vardı ama doğumdan sonra çok daha yoğun bir ilgim oldu.

İkincisi de bu anlamda insanın; doğal beslenme nedir, aslında modernize olmamış bir insan nasıl beslenir, bana neler iyi gelir? Benim yaşadığım coğrafyanın yemeklerini de bunlar, bana ne hissettiriyorlar? Bende neler yaratıyorlar? Bunun farkına varılması lazım.

Biz beslenmeyi maalesef önceleri sadece kalori olarak görüyorduk. Ondan sonra bu, fonksiyonel tıbbın artmasıyla beraber de sadece mikrolar ve makrolar olarak görüyoruz. Yani ben bugün kaç gram protein aldım, kaç gram magnezyum aldım. Ama bundan daha derin bir şey var; her yörenin insanına, o yörenin yemeği bir şey anlatıyor.

Amerikalılara çok fazla buğday yemek yaramıyor. Çünkü onlar, siyahileri köleleştirilmesi esnasında siyahilere buğday verildiği için mesela, buğday yedikleri zaman kolektif kodlarında köleleştirme hissi ortaya çıkıyor. O yüzden onların, bir iki gün buğday yedikten sonra üç dört gün yulaf yiyerek… Oat meal gibi kahvaltıda tükettikleri şeyleri tüketerek iç dünyalarını dengelemeleri gerekiyor.

Ama mesela bizim gibi coğrafyalarda, benim çok hoşuma giden bir hikaye vardır. Bir şeye soruyorlar, bir hocaya: “Hocam!”, diyorlar. “Biz Viyana sırtlarında nasıl dayandık?” Diyor ki; “Bulgur pilavı yiyerek ve Mesnevi okuyarak”.

Bir Türk’ün de kendi genetik kodunu aktive edebilmesi için bulgur pilavı yemesi gerekiyor. O yüzden birazcık aileniz nereli, yaşadığınız coğrafyanın yemekleri nelerdir, sizin bedeninize neler iyi geliyor, neler gelmiyor? Bunları hem araştırarak hem de deneyerek bulmanız gerekiyor.

Mesela ben, bu sene çok böyle, ilginç bir değerlendirmeyle karşılaşmıştım. Human Design diye bir şey var, biliyorsunuzdur belki. Böyle bir kişilik analizi, diyeyim. Onda kendimi bulduktan sonra, hangi tip olduğumu; bu tiplerin hangisine, hangi yemek iyi geliyor, diye bir tarama vardı ve onu yaptım.

Ve örneğin; kendimin protein tipi olduğunu buldum. Yani her yemekte protein yemem gerekiyormuş. Mesela bu bilgiyle birazcık bu şekilde düzenlemeye başladım, beslenmemi. Ve çok büyük farklar olduğunu gördüm.

Yani uzun lafın kısası; birazcık bilgi okuyacağız ve bunu kendi hayatımızda deneyerek ne kadarı bize uygun ne kadarı bize uygun değil ne kadarı hizmet etti ne kadarı hizmet etmedi. Birazcık da ayni olarak deneyerek bulmamız gerekiyor.

Benzer

Yorum Yaz