Türkiye’nin En Büyük Değişim Sitesi Megareform’da bu haftanın canlı yayın konuğu Klinik Psikolog Sayın Filiz Tüfek oldu. Deprem ülkesinde yaşamamız nedeniyle derinden sarsıldığımız Deprem Travması hakkında söyleşimizi yaptık.
İnci Hocaoğlu: Hoş geldiniz, bu akşamki sohbetimizin konusundan bahsedelim. 6 Şubat’ta yaşadığımız depremden dolayı öncelikle hepimizin başı sağ olsun. Çok zor günlerden geçiyoruz. Bunun süreçleriyle ilgili Filiz Hanım’la bir sohbetimiz olacak bugün.
Bize, bu etkileri, bu travmanın etkilerini… Bu travmadan nasıl kurtulabiliriz? Depremzedelere nasıl davranmamız gerektiğiyle ilgili bilgiler verecek. Hoş geldiniz. Merhaba, tekrardan
Filiz Tüfek: Ah! Merhabalar. Nasılsınız?
İnci Hocaoğlu: İyiyim, teşekkürler. Siz nasılsınız?
Filiz Tüfek: Ben de iyiyim.
İnci Hocaoğlu: Şimdi Türkiye olarak tabi ki zor bir süreçten geçiyoruz. Bunun etkileri, hepimizde başka şekillerde tevafuk ediyor, aslında. Kimimiz donma tepkisi veriyoruz, kimimiz aşırı tepki veriyoruz. Aslında kimse, şu dönemde galiba tam olarak ne yapacağını bilmiyor. Kendimiz de nasıl hissetmemiz gerektiğini bilmiyoruz.
Hepimiz için zor süreçler… O yüzden bugün sizinle, uzmanından bilgileri öğrenmek adına biraz sohbet etmek istedik. Şimdi. Türkiye, zaten afetler konusunda çok hareketli bir ülke. Geçen sene yangınlar, seller, anormal hava durumları… Bunların hepsi… Bir şekilde görüyoruz ve tanık oluyoruz.
Ama bizi, deprem kadar etkileyen, deprem kadar travma yaratan bir doğa olayı yok, zannediyorsam. Yani bu, tüm ülke olarak… Hatta burada yaşamayan vatandaşlarımız bile bunu, bizim gibi hissediyorlar. Bu, nasıl oluyor? Yani depremle ilgili Türkiye’nin bu gerçekliğine biraz değinelim, psikolojik açıdan aslında.
Filiz Tüfek: Çok güzel bir yere değindin. Neden birçok doğal afet olurken aslında deprem, bu kadar hepimizi yıkıp geçiyor. Bir ay yaklaşık olarak herkes, çok yoğun bir etki altındaydı.
İnci Hocaoğlu: Evet.
Filiz Tüfek: Normal yaşama dönemedi. Çünkü ev demek, güven demek. Bizim yıkılan evlerimiz, yıkılan güvenlerimiz demek. ‘Artık ben, bu dünyada güvende değilim’ duygusunu paylaşıyoruz demek.
Bu dünyada güvende değilsek nerede güvende olabiliriz ki? İşte mi güvende olacağız, okulda mı güvende olacağız; dünyada güvende değilsek. O yüzden bizim parçalanan, yıkılan, kolonların altında kaldığımız yer aslında hayata dair güvenimiz. Bu yüzden de biz, gerçekten deprem travmasında sadece depremi yaşayanlar değil, bizler de çok fazla etki altında kaldık.
İnci Hocaoğlu: Evet. Yani enkaz altında olanların psikolojisi, zaten ayrı bir şey. Ama biz de onların acısını gerçekten birçoğumuz… Yayınlarımız… Yani televizyon başından ayrılamadık. Onlar gibi biz de hissettik, bu duyguları. Dolayısıyla kolektif bir travma altındayız, diyebilir miyiz, şu anda? Ve hani bundan nasıl birbirimize yardımcı olup çıkabiliriz, acaba?
Filiz Tüfek: Şöyle öncelikle şunu söyleyeyim; deprem, hem bireysel olarak çok etkiledi, bizi. Hem de toplumsal olarak. Burada mesela enkaz altında kalanlar, ailesini kaybedenler, yakınlarını, sevdiklerini, komşusunu… Hatay’da yaşayanlar tamamen kaldıkları yeri… Adıyaman’da yaşayanlar, Maraş’ta yaşayanlar… Büyüdükleri sokakları, mahalleleri, anılarını, çocukluğuna dair birçok şeyi kaybettiler.
Özellikle yıkım yaşayan bölgelerdekilerden bahsediyorum. Doğal olarak bir sürü kayıp verdik. Biz, izleyenler niye bu kadar peki etkileniyoruz? Çünkü aslında hepimizin hayatında… Biraz buna, pozitif psikoterapi açısından bakayım. İki tane travma modelimiz var; biri makro travma biri mikro travma.
Makro travma dediğimiz zaman; bu depremdeki gibi gözle görünüyor. Herkesin bildiği bu travma, diye. Hani sormamıza gerek yok; uzman mı, değil mi? ‘Aha! Bu, travma’ dediğin yer. Bir trafik kazası olabilir, bir yakınını kaybetme olabilir, deprem olabilir, iflas etme olabilir. Tüm bunlara travma olarak bakılıyor. Bir de mikro travma var.
Mikro travma ne demek? Pozitif psikoterapi buna, şöyle yaklaşıyor, diyor ki; senin… Aslında travma yaşadın ama kimsenin görmediği alanlar. Mesela sen, duygusal olarak aldatıldığın zamanda da enkaz altında kalmış hissediyorsun.
Bütün güvenin kırılmış. Kendi inşa ettiğin yuvanın altında kalmış olabilirsin. Bir hedefine ulaşamadığında ya da ebeveyninle ilgili bir sıkıntı yaşadığında ya da akran zorbalığı yaşadığında.
