Neden Nefesinle Çalışmalısın? – Ezgi Gökmenoğlu

Editör

Nefes Koçu Sayın Ezgi Gökmenoğlu ile Türkiye’nin mega değişim sitesi megareform.com.tr’de ‘Neden Nefesinle Çalışmalısın?’ konusu üzerine ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Gamze Özcan: Merhaba. Herkese, iyi akşamlar. Türkiye’nin mega değişim sitesi, megareform.com.tr’nin bu akşamki Instagram canlı yayınına hepiniz hoş geldiniz. Öncelikle hocamız katıldı mı diye bir kontrol etmek istiyorum, evet hemen bağlantıya alalım. Evet. Hocamızın şöyle bir sözüyle başlamak istiyorum, ben programa.

Diyor ki kendisi; geçici çözümleri bırakıp gerçeği keşfetmek için seni yoran, üzen, olumsuz hissettiren her anı, kalıcı olarak değiştirmek sandığın gibi zor değil, diyen nefes ve yaşam koçumuz Ezgi Gökmenoğlu var, aramızda.    

Ezgi Gökmenoğlu: Merhaba. 

Gamze Özcan: Hoş geldiniz. 

Ezgi Gökmenoğlu: Hoş bulduk. Nasılsınız? 

Gamze Özcan: Çok teşekkürler, sizler nasılsınız? 

Ezgi Gökmenoğlu: Ben de iyiyim, çok mersi.

Gamze Özcan: Herkese hoş geldiniz diyerek başlayalım. Şimdi hayat hikayenizi aslında okudum programdan önce ve gerçekten çok farklı bir hayat hikayeniz var. Aslında hani yaşamlarımızda ne kadar farklı ve renkli kişilikler var.

Bunların bazılarına uzağız, bazılarına yakınız. Bazılarına sadece ekran gözüyle böyle sizler gibi bakabiliyoruz. Ama gerçekten çok etkileyici ve ilginç bir yaşam öykünüz var. Ben, öncelikle bundan başlamak istiyorum, izin verirseniz.  

Ezgi Gökmenoğlu: Tabi ki. 

Gamze Özcan: Şimdi şöyle bir iç mimarlıktan gelen Nefes Koçluğuna dönen ve Bodrum’da şekillenen bir hayatınız var.  

Ezgi Gökmenoğlu: Evet. 

Gamze Özcan: İsterseniz, kısaca bir sizi hem burada tanıyalım hem de biraz bundan bahsedelim. Nereden, nereye, nasıl geçti, bu nasıl oldu? 

Ezgi Gökmenoğlu: Süper! Ben de böyle bir uzun zamandır anlatmıyordum. Anlatınca kendim, her seferinde farklı yorumlarla anlatıyorum ama aslında şöyle; İç Mimarım. 2019 yılında aslında Nefes Koçu oldum. 2018 gibi de nefesle tanıştım, diyebilirim.

Ondan önce hep ben, hayatımı şöyle anlatıyorum aslında çoğu böyle Nefes Koçu da galiba böyle söyler, nefesten önce ve nefesten sonra aslında hayatı böyle ikiye ayırabiliriz gerçekten. Nefesten önce, düz bir İç Mimarken hayata çok farklı bakan bir Ezgi vardı, sadece gördüklerine inanan, böyle ‘meditasyon’dur, işte ‘yoga’dır, her şeye aşırı karşı olan ve bunlarla ilgilenen arkadaşlarımla bile aslında onlardan uzak duran, hatta işte Alternatif Tıp’la ilgilenen insanlara bile, ‘siz nasıl böyle bir şey yaparsınız?’ deyip hep eleştiren biriydim.

Çok aslında katıydım bu konuda bence hani en uzak kişilerden biriydim gerçekten. Sonrasında hayatımın aslında değişik bir dönemiydi. Hani o kadar girmek istemiyorum. Çok uzun, çok da böyle sıkmadan anlatacağım size. Ama böyle tam da bir şeylerin yolunda gitmediği işte iç mimarım, çok yoğun çalışıyorum. İşimde çok mutluyum bu arada, hiçbir problem yok.

Fakat böyle gece gündüz çalışıyorum. Kendimi çok yoruyorum. Stresliyim, daha üniversitede ülser oldum. İşte olmaması gereken, böyle birçok stresle alakalı hastalıklar geçiriyorum ve hep böyle bir sıkıntı… Yani ne yaparsam yapayım mutlu olmadığım, kafamı yastığa koyduğumda bile böyle sürekli iş düşündüğüm, çok yoğun bir tempodaydım.

Sonrasında çok garip… Aslında annem, ilk önce nefesle tanıştı. Ve ben, tabi ki çok büyük dalgalar geçtim. Yani hani annem meditasyon yapıyor. Hep söylerim böyle ben, önünde selfie çekiliyorum falan artık. Hani o kadar evde sürekli dalga geçen bir tiptim.

Ama şunu gördüm. Annem benim, hep böyle yoğun iş hayatında olan biriydi ve hep aslında gergin, işte… Evden kalp atıyor, bana şu an. Burada, o da bu arada. 

https://www.youtube.com/watch?v=6tfcZKAkYMI

Gamze Özcan: Sevgi Doğan mı? 

Ezgi Gökmenoğlu: Evet, evet. Aynen. 

Gamze Özcan: Selam verelim, annenize de o zaman. 

Ezgi Gökmenoğlu: Aynen. İşte böyle bir gergin, işten geliyor, yoğun bir iş hayatı var. Yani hep böyle ‘aman ne zaman bir şey diyecek’ falan deyip böyle bir tık hareketli ve hızlı bir tipti. Nefesten sonra annem, bir anda değişti, sürekli böyle çok sakin işte ‘tamam kızım, nasıl istersen Ezgi’ciğim’ falan…

Ben ilk önce ‘ilaç kullanıyorlar’… Bu arada işte ‘bir iş var’. Onlara bile böyle güvenmiyorum. Diyorum ki; bunlar kesin böyle bir grup, annemi de aldılar, kandırdılar. Ve hani bu kadar değişemez. Aslında ilk orada ilgimi çekti benim. Yani onun değişimine şahit olduktan sonra biraz böyle ‘neymiş, bu?’ diye şey yaptım.

Hani ilk, hemen de atlamam kolay olmadı. Bir zaman sonra artık dedim ki; ‘anne hani sen de beni bir nefesle tanıştırır mısın?’ derken bir nefes koçu tavsiye ettiler. Serap… Belki o da buradadır. Sevgiler tekrar, ona da, aslında benim de yolculuğum bu şekilde başladı.

Hiç bilmeyerek, hiç inanmayarak ve hiç bu işlerin içinde olmayarak. İşte ‘mimarım, çok matematiksel bakıyorum, her şeye’ derken ilk seansıma böyle gittim. Ve çok açık söyleyeyim; ilk seanstan tabi ki hiçbir şey anlamadım.

Annemi direkt arayıp şey dedim: ‘Nasıl sen, beni buna atarsın? Ne kadar kötü! Yok oram acıdı, buram ağrıdı, hiçbir işe yaramadı’ falan diye aslında orada da ben, böyle aşırı bir tepkiyle… Her zamanki gibi bir seans geçirdim. Sonrasında bir şey oldu. Galiba artık orada, yukarıdan müdahale gelmiş olabilir. Ben, bir şans daha verdim.

Gamze Özcan: O ‘bir şey’, çok önemli. Ona birazdan geleceğim.  

Ezgi Gökmenoğlu: Evet, tamam. 

Gamze Özcan: O ‘bir şey, önemli. Açacağız, biz o ‘bir şeyi’. Şimdi bu, anlattığınız cümleler nedense benim çok tanıdığım… 

Ezgi Gökmenoğlu: Öyle mi, Öyle mi? Ne tesadüf! 

Sunucu: Yani hani… Ben de aslında yapım gereği… Baktığımda birçok izleyicimiz de vardır, benimle aynı yapıda olan böyle hep hareketli, canlı, böyle oturamam, hani oturdum mu bir 3-4 dakika ancak dururum. Beynim, hiç durmaz, falan.

Bu şekilde hep işleyen bir günlük tempom da vardır. Beni, imkansız o meditasyona oturtup… Yani şöyle bir beş dakika, on dakika zor tutarsınız. Şimdi, sizde de bu var. İlk baş evet, inanmıyorsunuz siz de… Daha sonra bir farkındalık oluşmaya başlamış. 

Ezgi Gökmenoğlu: Evet. 

Gamze Özcan: Bundan bahsediyorsunuz. O farkındalık, nedir? Ona biraz değinelim. Ne oldu? Ne değişti? Neler farklılaştı, sizde? 

Ezgi Gökmenoğlu: Şöyle oldu. Yani nefes, zaten o ikinci seansımda bir şans daha verdim ve biliyordum, benim aslında kendi dünyamdan kaynaklandığını. Bir şans daha verdikten sonra, çok kuvvetli bir seans yaşadım. Yani aslında nefesin, böyle anlatılarak yeterli olmadığı bir alan var.

O da aslında bunları deneyimledikten sonra oluyor. Yani kendimden de zaten yola çıkarak bunu gördüm. Orada aslında bir, bir şeyle karşılaşıyorsunuz, ben, ona ‘gerçeğin’ diyorum. Yani bence nefes seanslarında yaptığımız şey, aslında senin gerçeğinle karşılaşman.

Ve tabi ki o, çok etkili bir şey. Yani günlük hayatta sürekli bir şeylerle uğraşıyoruz, yemek yiyoruz, televizyona bakıyoruz. İşimiz var. İşte çocuk, bilmem ne… Eşin, o, bu… Ve aslında hayat, sürekli akıyor. Yani senin orada duygularını çok fazla yaşamaya imkanın olmuyor. İşte ‘ne hissediyorsun’… Yani hani atıyorum işte; ‘Gamze şu an ne hissediyor?’ sorusu çok da belki alışıldık bir soru değil. Ama nefes öyle bir an ki…

Seansa giriyorsunuz ve böyle yaklaşık 30-40 dakika boyunca hiçbir şey yok. Evet, uzun bir süre. İlk başlarda çok uzun bir süre, bu hatta yani. Bana böyle geçmek bilmiyordu, orada sen, aslında şunu görüyorsun; ben, sadece nefes alıyorum. Oyalanacağım hiçbir şey yok. 

Benzer

Yorum Yaz