En Büyük Sorunumuz Duygusal Açlık – Dyt. Ayşe Duran

Editör

Diyetisyen Ayşe Duran, ”Duygusal açlık, kişide bir olay sonucu duygusal boşluğu tetikliyor ve kişi çok fazla yeme eğilimine geçiyor.”

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba öncelikle derginizde yer almam için bana göstermiş olduğunuz ilgiden ve nazik davetinizden dolayı size çok teşekkür ediyorum. Ben Ayşe Duran. Memleketim güller diyarı Isparta. 2013 yılında Arel Üniversitesinden başarı ile mezun olarak diplomamı aldım. Akabinde özel hastanelerde çalıştım ve kendi klinik sürecim oldu.

Şu an online diyetisyen hizmeti ile çalışma hayatıma devam ediyorum. Pandemi sürecinden sonra konforlu çalışma hayatının bana daha uygun olduğunu anladım. Bu sebeple online çalışmak şu an için keyifli. Kendime daha çok zaman ayırabiliyorum.

Bu alanla ilgilenmeye başladıktan sonra sizin hayatınızda neler değişti, hangi alanlarda açılım oldu?

Psikoloji ile daha çok ilgilenmeye başladım. Biz üniversitede sadece 1. sınıfta 2 dönem boyunca psikoloji dersi aldık. Fakat meslek hayatı için yeterli bir ders olmadı. Bu yüzden kendimi bu alanda daha çok geliştirmek istedim.

Çünkü insanlar kilo almak ya da kilo vermek için bana başvurduğunda bunun temelinde bilinçaltında duygusal boşluklar yer alıyordu. Bunu fark ettiğim andan itibaren duygularla çalışmaya yoğunlaştım.

Tabi bu süreçte önce kendinizi de daha iyi tanıyor ve tanımlıyorsunuz. Farkındalığımı artırmak adına benim içinde güzel bir sürecin başlangıcı oldu.

Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda ruhsal zihinsel ve bedensel olarak değişiklikler oldu? Neleri fark ettiniz?

Elbette oldu. Sağlıklı beslenmek; bedenen, zihnen ve ruhen bir tamamlanma, yerine göre arınma süreci aslında… Paketli ürünleri çok tüketen bir insan değildim fakat etiket okuma konusunda daha bilinçlendim.

Çocukken annem ve babam beni çok temiz ve sağlıklı beslenmeye teşvik etti aslında. Biz ailecek dışarda yemek yemeyi, hazır ürünler almayı seven bir aile değiliz. Benim ailemden yana da bu konuda oldukça şanslıydım. Bununla beraber reiki, thetahealing, nefes gibi spritüel alanlara da her zaman ilgim oldu.

Bu alana uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermeniz nasıl oldu? Siz mi seçtiniz yoksa başka birileri mi sizi teşvik etti?

Lise sonun 2. döneminde diyetisyen olmaya karar verdim. Fizyoterapist ve diyetisyen olma arasında kararsızdım. Benim için diyetisyen olmak daha uygun olduğuna karar verdim. Etkilendiğim pek kimse olmadı.

Çocukluğumdan beri insanları dinlemek ve onların hayatına dokunuşlar yapmak sevdiğim bir işti. Psikolog olmakta hayallerimden birisiydi. Bütün hayallerimi birleştirdiğimde yol beni beslenme ve diyetetik bölümü okumaya sürükledi diyebilirim. İyi ki de diyetisyenim. Kendinizi bu meslekte geliştirmenin sonu yok. Güncel bir çok makale yayımlanıyor, makaleleri takip etmek, insanları dinlemek, psikoloji ile harmanlamak, her seferinde yeni bir iş seçmişim gibi hissettiriyor.

Uzmanlaştığınız bu alan son zamanlarda oldukça popüler oldu, siz bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

İnsanların farkındalığı daha çok artıyor. Paketli ürünler sanki hayatı kolaylaştırıyor gibi görünse de, bağışıklık sisteminin düşmanı aslına bakarsak. Bunu insanlar etiket okuma bilgisinin artmasıyla beraber daha çok idrak etmeye başladı.

Özellikle pandemi sürecinden sonra sağlığın ne kadar kıymetli olduğu daha iyi özümsendi. Bu süreçten sonra da biz diyetisyenlere olan ilgi arttı.

Diyet ve beslenme konusunda danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?

En büyük sorunumuz duygusal açlık… Kimisi bunu bilerek geliyor kimisi de bunun farkında bile değil. Duygusal açlık, kişide bir olay sonucu duygusal boşluğu tetikliyor ve bu duygu durumu ile baş etmek istemediği ya da yüzleşmekten korktuğu için çok fazla yeme eğilimine geçiyor.

Bu süreçte kişi hem fazla yiyip, hem de çok hızlı yeme eğiliminde oluyor. Çok istisna da olsa duygusal yeme bozukluğu sürecinde kişi yemeyi de reddedebiliyor. Bu durumla da nadir de olsa karşılaşıyorum. Fakat geneli daha çok ve hızlı yemek yiyor… En çok hissedilen duygusal boşluk ise ‘ yetersizlik ve değersizlik’ duyguları…

Örneğin anneler yeni bebek sahibi olduğunda, yetememe psikolojisinden dolayı kendini suçlayıp kendini yetersizleştirebiliyor. Bunun gibi bir çok örnekler ile karşılaştım.

Bazı insanlar bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?

Mükemmeliyetçilik… Hiçbirimiz mükemmel olamayız fakat mükemmeliyetçi olan insanlar ‘’yaparsam en iyisini yaparım, yapmazsam buna gerek yok’’ diye düşünebiliyor, yani ortası yok onlar için… Bu yüzden de genelde erteleme eğiliminde oluyorlar. Tavsiyem; hayatında birden büyük değişimlere gerek yok, ufak değişimler zamanla çok büyük değişimler oluşturur. Ertelemeden, bugün yapmak istediklerine odaklan ve yapabildiğin kadarı ile başla.

Benzer

Yorum Yaz