EMDR en yaygın olarak travma sonrası stres bozukluğu ve şiddetli duygusal sıkıntı duygularını ele almak için kullanılır. Tutarlı EMDR seansları ile travma ile ilişkili fiziksel ve duygusal semptomların azaltılması amaçlanır.
EMDR, “Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme” anlamına gelen İngilizce “Eye Movement Desensitization and Reprocessing” kelimelerinin kısaltmasıdır. EMDR, özellikle travmatik deneyimlere bağlı stres bozuklukları, anksiyete ve benzeri psikolojik sorunların tedavisinde kullanılan bir terapi yöntemidir. Bir seansta, bir EMDR terapisti, siz tetikleyici veya travmatik deneyimleri anlatırken muhtemelen sizi yan yana göz hareketleriyle yönlendirecektir.
EMDR terapi yönteminde, kişi, zorlayıcı hatıraları veya duygusal durumları düşünürken terapistin belirlediği görsel veya işitsel uyarıcılara odaklanır. Terapist, kişiyi bu zorlu anıları düşünürken göz hareketlerini takip etmeye teşvik eder. Göz hareketleri, kişinin zihinsel süreçlerini değiştirmeye ve rahatsız edici duygusal tepkileri azaltmaya yardımcı olabilir.
Ben bir çok kez EMDR seansları deneyimledim. Her seansın üstesinden gelmek korktuğum kadar zor olmadı. Ancak o anda yorucu olmasalar bile, seanslardan fiziksel, zihinsel ve duygusal açıdan sanki uzun bir maraton koşmuş gibi hissederek ayrılıyordum.
Yaşadığım en zor şeyleri seans sırasında tazelemek ve yeniden yaşamak, bunların seanslardan sonra benim üzerindeki etkilerini azaltmak kolay değildi.
Seanslardan bir gün önce, ve bir gün sonra kendime nasıl bakacağıma ve besleyeceğime karar vermem gerekiyordu. Şimdi size bunlardan bahsetmek istiyorum.

Terapi günlerinde neden sınırlar koymayı seçtim?
Her hafta seanslardan sonra kendime biraz iyileşme süresi tanımak için öncelikle olaylarla ilgili düşüncelerimi değiştirmem gerekiyordu. EMDR’den önce terapi günlerini diğer günler gibi değerlendirirdim. İşe giderdim. Seanslardan sonra planlarım olurdu. Çok yapılandırılmış ritüellerim yoktu. Geriye dönüp baktığımda, terapide üzerinde çalıştığım şeyler üzerinde oturup düşünmek için kendime yeterince zaman ayırmıyordum.
Hepimizin zaten oldukça yoğun hayatı var ve sadece duygusal sağlığımıza odaklanmak için bütün bir günü “feda etmek” istemeyiz ya da bunu göze alamayız.
Ancak travma üzerinde çalışmak, terapiye hak ettiği özeni göstermek yerine onu günlük temponun içine “sığdırmaya” çalıştığımda bunun çok verimli olmadığını fark ettim. Hayatımda neyin iyi ya da kötü hissettirdiğini farkedecek kadar yavaşlamamı gerekti.
Konuştuğum diğer kişiler de terapiyle ilgili kendime sınırlar koymak için biraz zaman ayırmam gerektiğini söylediler. Örneğin bir arkadaşım son 10 yılda birçok farklı terapi tarzını denemiş. Hatta kendisi şu anda bir terapist olmak için yüksek lisansa başvurma sürecinde. Ama söylediğine göre kendi yaşam tarzına en uygun terapiyi bulması on yıldan fazla sürmüş.
Yıllar boyunca, terapiden tüm faydaları elde edebilmek için kullandığı yöntemler arasında seanslardan hemen sonra telefonunu tamamen kapalı tutmak ve günlük tutmak yer alıyor. Ayrıca terapilerden sonra odasında müzik dinlemek ve dans etmek için özel zaman ayırdığını da söylüyor. “Bunları yaptığımda terapi sonrası kendimi çok daha iyi hissetmeye başladım,” diyor.
EMDR’de kendime nasıl bakıyorum?
Tüm terapi yöntemleri herkesi zihnen ve bedenen etkilemez. Bir çok terapi seansı bu süreçten geçen insanlar için onarıcı ve iyileştirici olur. Benim de nefes aldığımı hissettiğim ve bana çok iyi gelen seanslarım oldu.
Ancak, benim gibi başkalarının da zaman zaman düşünce ve duygular üzerinde çalışmaya karşı hassas olabileceğini biliyorum. Sonuç olarak, bu güçlü seanslar bizi olumsuz olarak da etkileyebilirler.
Bunu engellemek için bazen sınırlarımızı net olarak belirlememiz gerekir. Kendi sınırlarımızı belirlemek için ne tarz seçeneklere sahip olduğumuzu bilmek de bu yüzden son derece önemlidir.
1. Terapiden önceki, terapi sırasındaki ve sonrasındaki günlerde acil olmayan mesaj ve e-postaları görmezden gelmek için kendime izin verdim.
Bu, başkalarıyla bir sohbet başlatma veya muhabbeti sürdürme baskısı olmadan gerçekten kendime odaklanmamı sağladı. Mesajlara ve e-postalara cevap vermeye çalıştığımda, hiç istemeden başkalarıyla mecburi bir iletişime girmek zorunda kalıyordum. Bu hem enerjimi tüketiyor, hem de hissettiklerimle ve işlediklerimle gerçekten duygularımı yönetmek imkansız hale getiriyordu.
Terapi seanslarımın olduğu günlerde telefonumu rahatsız etmeyin moduna almaya başladım. Ayrıca seanslardan önce veya sonra, en azından ertesi sabaha kadar, telefonla ilgilenmiyor ve sosyal medyaya da bakmadığımdan emin oluyordum.
Endişelerimin aksine, kendime birkaç gün ayırdığım için hiçbir arkadaşlığım veya ilişkilerim bozulmadı ve en kötü senaryolar gerçekleşmedi. Bu bana bir ders oldu: Kendime zaman ayırmak, sınırlar koymak ve olaylara kendimi en iyi hissettiğim zamanda tepki vermekte hiç bir sorun yoktu.
2. Terapi günü arkadaşlarımla herhangi bir plan yapmadım veya ciddi sorumluluklar üstlenmedim.
Bu kesinlikle herkes için işe yaramayabilir. Ben içe dönük biriyim, bu yüzden şarj olmak için yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunu çok iyi biliyorum.
Ancak önümde her zaman banyo yapabileceğim, rahatlatıcı bir film izleyebileceğim ya da sadece kendimle vakit geçirebileceğim bir akşam olduğunu bilmek seanslara girerken daha az endişeli olmamı sağladı.
Ayrıca insanlarla görüşmek veya herhangi bir şekilde “performans göstermek” zorunda kalmayacağımı da biliyordum.
Duygularımdan kaçmak için önceden planlanmış bir “kaçış yolum” yoktu (o gün daha sonra bir arkadaşımla akşam yemeği yemek gibi). Bu da terapide gerçekten var olmak için bana olanak sağladı.
yrıca, seansın nasıl geçtiğine veya ne hakkında konuşulduğuna bağlı olarak akşamlarımın istediğim gibi geçmesi için bana özgürlük verdi. Böylece kendimi kötü hissettiğim anlarda, seanslardan sonra birileri ile buluşmak zorunda kalmadım.
Kendimi önceden yaptığım planlara zorlamak yerine, ortada bir zorunluluk olmadan sadece seans sonrasında karar verme imkanına sahip oldum. Böylece seansların ardından o günkü programımda o anda bana iyi hissettiren şeyi seçmek için kendime fırsat yaratmıştım.
3. Gelecekteki benliğimle ilgilendiğimden emin oldum.
Terapiden sonra büyük kararlar vermek veya büyük bir şey yapmak zorunda kalmadığımdan emin olmak benim için çok yararlı oldu. Örneğin, terapi sonrası yemeklerin hazır olmasını sağlamak, seanslardan sonra kendimi aşırı zorlama olasılığımı azalttı.
Bu benim için zorlu geçen bir seanstan sonra eve gidince kendimi düzgün bir şekilde besleyeceğimden emin olmanın bir yoluydu.
Ayrıca, bu kendime bakma ve kendim için birşeyler hazırlama durumu bana angarya gibi gelmeyecekti çünkü bunu zaten önceden yapmıştım. Dışarıdan sipariş vermem durumunda, o gün özellikle yorgun hissettiğim için bu da benim için bir öz-sevgi jesti oluyordu.
Sonuç olarak,
Benim zihinsel ve duygusal sınırlarım sizinkilerle aynı olmayabilir. Ancak, terapinin faydalarından gerçekten yararlanmak için kendiniz için dedike zaman ayırmanız önemlidir.
Bu, işten bir hafta izin almak veya çocukları bir bakıcıya teslim etmek gibi büyük bir karar olmak zorunda değil. Bunun yerine, kendinize aşağıdaki soruları sorabilir ve alternatif çözümler düşünebilirsiniz:
- Sizi en çok ne rahatlatır?
- Size ne yapmak iyi hissettiriyor?
- Terapiden sonra eksikliğini hissettiğiniz bir şey var mı? (Örneğin, süreç için yalnız zamana ihtiyacınız olduğunu mu hissediyorsunuz yoksa sevdiklerinizle çevrili olmak mı istiyorsunuz?)
- Terapide konuştuğunuz her şeyi özümsemek için şu anda ne yapıyorsunuz? Bu rutine ekleyebileceğiniz veya çıkarabileceğiniz bir şey var mı?
- Terapilerden sonra yapmak zorunda olduğunuz hiçbir şey olmasa kendinizi nasıl hisserdiniz?
Muhtemelen, yaşamınızda terapi seanslarında önce ve sonra kendi sınırlarınızı koymaya başlarsanız, seanslarda daha fazla var olduğunuzu hissedebilecek ve üzerinde çalıştığınız şey ne olursa olsun aldığınız seanslardan çok daha iyi şekilde yararlanabileceksiniz.