Yoga Eğitmeni Hande Şarman, “Kendimizi dövmeden, hırpalamadan, ne istediğimizi su gibi bilecek netlikte olalım. Hayatın kendisinin ne kadar kutlanası olduğunu hiç unutmayalım. Gerisi iyilik, sağlık, güzellik.” diyor.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
İstanbul’da doğdum büyüdüm. Kadıköy Kız Lisesi ve Uludağ Üniversitesi İktisadi Ticari Bilimler’in Maliye bölümünden mezun oldum. Yayınevi ve gazetelerde yayın danışmanlığı, editörlük, kitap tanıtımları, muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptım. Aidiyet adında bir kitabım var. Evliyim ve dört kedimiz var. Son yıllarda sadece yoga eğitmenliği yapıyorum.
Yogaya ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Bir pratiğimiz vardır. “Hiç düşünmeden çocukken ne olmak istediğini söyle!” diye. Dediğin şeyler severek, bir şeyler katarak, ne kadar çalışırsan çalış seni yormayan, senin özünü ifade eden, senden çıkan-taşan işlerdir.
Annemin şalını omzuma alıp rujumu sürdürür, her misafirden ödünç bir şey alır (yüzük, mendil vs vb) salonun ortasına geçerek herkes için özel birer şiir uydururdum. Şiiri okurken o kişinin taa gözlerinin içine bakardım. Ayrıca kapı eşiğinde, ağaç tepelerinde yaşar, kendime yastıklardan ev yapıp radyoda arkası yarın dinlerdim, kitap okurdum. Bunların hepsini birden düşününce fark ediyorum ki bunlar varoluşsal ve doğuştan. Çünkü ben yine aynı ben, sadece yaşlandım!

Yoga le ilgilenmeye başladıktan sonra hayatınızda neler değişti?
Kendimi bildim bileli spor yapıyordum. Voleybol oynadım, pilates, koşu, yürüyüş… ama bedenimle ilişkim çok zayıfmış. Önce bedensel farkındalık geldi. Sonra diğer bağlantılar; nefesle beden, bedenle zihin, zihinle nefes, hepsi… hasta, hastalık, iyileşme, iyi olma hali. Kendimi öğrendikçe bütünü öğreniyorum. Meditasyona da en zorundan başlamışım, “sadece otur” çalışması benim zaten bir şekilde ihtiyaçtan doğan alışkanlığım olmuştu. Anlamını, detaylarını sonradan öğrendim.
Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda neleri fark ettiniz?
Yapmak fiilinin olmakla yer değiştirdiği yerden bakmaya başladım. Oturuşum, nefesim, tüm yaşama tepkim değişti. Aldıklarım çoğaldıkça vermek isteği çoğalmaya başladı. Hiçbirine direnmedim, hesap da yapmadım. Anlamaya başladıkça doğal olarak sakinleşiyor insan.
Bu alana uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermeniz nasıl oldu? Siz mi seçtiniz yoksa başka birileri mi sizi teşvik etti? Biraz kendi yolculuğunuzdan ve hikayenizden bahseder misiniz?
İlk eğitmenlik eğitimine bu alanda derinleşmek, öğrenmek amacıyla katılmıştım. Kesinlikle eğitmen olmak niyetim yoktu. Eğitim devam ettikçe bunun değiştiğini fark ettim ve buna izin verdim. İzin verdim diyorum çünkü eğitmen olabileceğimi düşünmüyordum aslında. Buzdağının tepesindeki bir kar tanesini idrak etmişim, yol çok uzun, benden daha olmaz diyordum. Özlem Var hocam bana yolda kalmayı, gerektikçe hizalanmayı, sürekli beslenmeyi öğretti.
Malzememi doğru değerlendirmeyi, korkmamayı, özgün kalabileceğimi, kimseye benzemek zorunda olmamayı öğrendim. Bütün eğitimlerin veremeyeceğini böylece almaya başlamış gibi hissediyorum. Bora Ercan ve Özlem Var hocalarım sayesinde böyle oldu. Araştırıp kendime göresini bulacak kadar konuya vakıf değildim, nasıl bir şanssa karşıma çıktılar.
Uzmanlaştığınız bu alan son zamanlarda oldukça popüler oldu, siz bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Biz her ne kadar arada kalmış bir coğrafyada yaşasak da Batı etkisi büyük. Doğu bize hep mistik… şimdi şimdi bir zamanların ‘gizemli bilgisi’nin bilim olduğunu idrak ediyoruz.
Çünkü ötesinde bir şeyin varlığına dair güçlü merak, ihtiyaç ve yönelimlerimiz var artık. İnsanın anlam arayışı, anlamsızlık arttıkça daha yoğun olarak devam ediyor. Kendi doğamızdan kopuğuz. Ağaçlara sarılarak poz vermek zorunda hissettiğimize göre bir şeyler yanlış.
Uzman olduğunuz alanda danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?
Dediğim gibi genelde hepimizin temel sorunları belli: sıkışmışlık, ait hissedememe, huzursuzluk. Bunların bedensel, zihinsel ve manevi tezahürleri. Bu çağda biz görünmez canavarlarla karşı karşıyayız. Ne savaşabiliyoruz ne de kaçabiliyoruz.
Düzenlediğiniz eğitimlerin ve çalışmaların içeriğinden bahseder misiniz?
Meditasyona ve farkındalık çalışmalarına yoğunlaşmış durumdayım. Bir dönem herkes kafasının üstünde durmak istiyordu şimdi ayakta kalabilmek istiyor. Bu demek değildir ki bedensel pratikler geri plana atılsın. Olmaz. Yani olamaz.
Beden hareket içindir, bedensel kısıtlar bizi bir bütün olarak yorar. Yeterince ve gerektiği şekilde hareket, yeterince ve gerektiği şekilde hareketsizlik lazım. Düzenli ve düzensiz sürekli grup çalışmaları, atölyeler, workshoplar, konuşmalar ve inziva gibi projeler devam ediyor.
Siz bir yandan da bildiğimiz kadarıyla sürekli kendinizi geliştirmeye ve bu alanda en son gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyorsunuz. Bu konuda son zamanlarda neler yapıyorsunuz, hangi alana odaklanıyorsunuz?
Somatik yaklaşım ve bütünsel bakış benim için kıymetli. Farkındalık yoksa hiçbiri yok. Bazen iki dakikalık bir kalp açıcı o anı kurtarır. Ancak bu alanda derin bir çaba ve farkındalıkla ihtiyaçlarınız azalır. Hakim olursunuz. Kontrolün bizde olması için büyük resmi idrak etmek lazım.
Aldığım birbirinden farklı tüm çalışmalardan kendimce bir çıkarımım ve planım var. bunu geliştirmeye devam ediyorum. Özel ders de veriyorum. Özel birebir ders kişiye özel bir program yaratmak çok kıymetli ve hızla geliştirici bir model. Bunu önemsiyorum ama hepsi kıymetli.
Uzmanlık alanınızda gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hayaliniz ve projeleriniz neler?
Büyük festivalleri ve bir araya gelişleri hayal ediyorum epeydir. Pandemiden beri bunun kıymeti bende arttı. Projelerime çalışıyorum, hiçbiri havada kalmayacak.
Son yıllarda bu alana ilgi oldukça arttı. Özellikle sosyal medyada çok fazla bir bilgi kirliliği de yaşanıyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İnsanın yapısı, doğası bu. Kendisine iyi gelenin herkese iyi geleceği varsayımı üzerinden atılıyor ortaya. Bunu hepimiz yapabiliyoruz. 3 aylık bir eğitimle eğitmen oldum deyip bir bakış açısı yansıtabiliyor insanlar. Bu, dediği gibi neredeyse sadece bir bakış açısı olabilir. Bitmeyen bir yol bu.
Oldum demeye gelmez. Gelmez, çünkü önce Ahimsa (yani Zarar vermeyeceksin, Şiddetsizlik Yasası)… istemeden Zarar verebilecek çok kişi ve içerik var sosyal medyada. Niyetler genellikle iyi ama ne yazık ki burada o niyet yeterli değil.
İnsanların farkındalıkları arttıkça hayatlarında yolunda gitmeyen ve kötü giden şeyleri değiştirmek istiyorlar. Bedensel ruhsal ve zihinsel açıdan sizden hizmet alanlarda nasıl bir etki bırakıyorsunuz?
Benim yarattığım etkiyi tam olarak bilmem çok mümkün değil ama söylenenlerden memnunum. Çok sayıda öğrencim artık bir yandan eğitmen… bazıları kendi pratiklerini sürdürecek kadar uzun zamandır çalışıyor benimle. Çalışmalarımız sebebiyle mutsuz olana denk gelmedim. Olsa da çalışmayla ilgili olduğunu sanmam. Her şey her zaman hepimize iyi gelemez çünkü…
Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?
Zamanı gelmemiştir. Diğer seçenekse harekete geçemeyecek kadar sıkışmış olmaktır. Burada bir uzmana danışmak şart.
Yaptığınız işin ruhsal, psikolojik ve spritüel bir tarafı olduğu için bazı kişiler bu alana ön yargıyla yaklaşıyor. Hatta hiç inanmayanlar da var. Bu tarzda bir düşünceye sahip olanları nasıl ikna etmek gerekiyor?
Kimseyi bir şeye ikna etmeye gerek yok. Bilgi çağında yaşıyoruz. Ayrıca yoga inanç meselesi değil. İsteyen dener, öğrenir, bakar öğrenir. Hiç anlamadan yorum yapanlar da kendi kendine konuşmaya devam edebilir.
Kendi özel yaşamınızda arkadaşlıklarınızda bu uzmanlığınızı arka planda kullandığınız ve kişiler hakkında analiz yaptığınız durumlar oluyor mu? Neler gözlemliyorsunuz ve neler fark ediyorsunuz?
Yaşam ve yoga diye bir ayrım olmadığı için arka plan da yok. Yapıp ettiklerimiz, algı biçimimiz yaşamımızı bir bütün olarak şekillendiriyor. Bazı açılardan daha iyi, bazı açılardan daha kötü bir arkadaş/evlat/abla olmuş olabilirim. Çünkü değişim dramatik oluyor. Sevgi baki ve tek unutulmayacak dil.
Benim birini sevmem için birlikte yemek yemem gerekmiyor. görmüş olmam bile gerekmiyor. Yüzlerce öğrencim var bizim Çember grubunda. Her gün mesajlarını görmek bile mutluluk sebebi. Hiçbirini durduk yere analiz etmiyorum, sadece seviyorum.
Bu alanda faaliyet gösteren diğer uzmanlardan farklı olarak neler yapıyorsunuz?
Aslında hepimiz birbirimize benzeriz ve tamamen farklıyız. Her alanda olduğu gibi. Online grup derslerinde konseptli çalışmalar yapmaya başladığımda doğrusu epey yalnızdım ve başta garipsenir diye korkmuştum ama şimdi herkes yapıyor.
Hiç unutamadığınız bir danışan hikayeniz var mı?
Birlikte çalışacağımız bir danışana program yapmak için görüşürken ezbere “nefes alabiliyorsan yoga yapabilirsin!” dedim. Bana “bazen nefes alamıyorum hocam” dedi. Serebral Palsisi vardı ve gerçekten, psikolojik filan da olmayan sebeplerle nefes alamıyordu. Uzmanlığımı ve bilgimi aşan bir durumla karşı karşı olduğumu fark ettim. Bu bana büyük ders olmuştu. Herkese her şey her zaman iyi gelmez. Hiçbir sorunun çaresi de ezbere gelmez.
Siz hayatınızdaki dalgalı dönemleri nasıl atlatıyorsunuz? Yaptığınız bu çalışmaları siz kendinizde nasıl deneyimliyorsunuz?
Hayatın gerçekleri değişmiyor, biz ve tepkilerimiz değişiyoruz, değişebiliyoruz. Hangi tepkimin ne zaman ne gibi bir alt sebebi olduğunu araştırmayı öğrendim. Tepkisel, otomatik olmamayı ve hoşuma gitmeyen gerçeklerimi kabul etmeyi öğrendim. Bu zaten başlı başına acayip hafifleten, özgürleştiren bir deneyim. Gerisi teferruat. Bununla her şeyi yapabilirsiniz.
Bu alanda hizmet almak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Sezgilerine güvensinler. “Bu bana uyar, iyi gelir” gibi hisler ender olarak yanıltır. Moda olan ne mutlaka iyidir ne de mutlaka kötü. Ayrıca her gerçek eğitmen sertifikalarını, eğitimlerini açıkça paylaşır. Bakın, sorularınız varsa açıkça sorun derim. Hiçbir eğitmene çalışması için, kendisi belirtmedikçe “ücretsiz mi” diye sormayın.
Ne internet, ne elektrik, ne alınan eğitimler, ne yemek içmek ücretsiz. Bunlar ücretsiz olunca, o ideal dünyada yeni şartlara bakarız 🙂 Hobi olarak bu camiada bulunanlar başka, bilemem. İşin özü gereği para meselesinin yabancı olduğu bir alan olduğu da bir gerçek.. Ama hiçbirimiz bu dünya gerçeklerinden kopuk yaşamıyoruz. Biz de insanız 🙂
Sizin gibi profesyonel olarak bu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Pek çok işe benzer ama aslında hiçbir işe de benzemez. Çünkü sadece “iş” değildir. Lütfen emeğinizi, paranızı ve zamanınızı doğru harcayın. Eğitiminizi güvenilir ve temiz kaynaklardan alın, kendinizi geliştirmeye, eğitimlere sürekli olarak devam edin.
Ders verirken bir yandan mutlaka meslektaşlarınızın derslerine girin. Kendi sesinizi bulun ve sonrasında asla o sesi susturmayın.
Son olarak okuyucularımız için bir mesajınız var mı?
Yeni bir yıl gelirken bazı heveslerimiz olur, ertelenmiş planlar devreye girer, sözler verilir.. Bu bir tatlı bahanedir ve aslında her gün yeniden bir doğuş gibidir ve her yataktan kalkış bir karardır.
Kendimizi dövmeden, hırpalamadan, ne istediğimizi su gibi bilecek netlikte olalım. Hayatın kendisinin ne kadar kutlanası olduğunu hiç unutmayalım. Gerisi iyilik, sağlık, güzellik.
Beni ve dediklerimi merak edip okuyanlara, bu buluşmaya vesile olan Megareform ailesine çok teşekkür ederim.