Son zamanlarda en sık duyulan şikayetlerden birisi de ertelemek.
Yapılacak onca iş varken, gidilecek onca yol varken, daha yolumuz uzunken olacak iş mi ayol? Dediğinizi duyar gibiyim🥰
Cidden bu kargaşa, kaos, koşturmaca ve güvensiz ortamda ertelemek için bahane aramamak lazım. Zira pek çok etken var.
Erteliyorum Çünkü
Yorgun ve isteksizim,
Kafam kazan gibi, halim yok.
İç seslerim susmuyor.
Bunca olay yaşanırken yapılacak olana konsantre olamıyorum.
Güvensiz yarınlar varken, boşuna bu uğraş. Yarına çıkacağımız garanti mi?
Yapsam ne olacak ki?
Hep aynı işler… Sıkıldım bu rutinden.
Ben mükemmelliyetçiyim. Ya mükemmel olmazsa? Korkuyorum.
Benim ölüm korkum var. Ya bitirince ölürsem!
Ya bitirince amaçsız kalırsam? Böyle daha iyi. Sürüncemede kalsın.
İyi de (kardeşim), kim için yapacağım ben bunları? Kimseye, hiç bir şeye değmez.
“Ben başarmalıyım”, diye koşmaktan bıktım usandım artık. Belki de o kadar güçlü değilimdir.
Tamam tamam… Dur şimdi. Sakinleş… İç seslerimiz çok dırdırcı. Susmak da bilmiyor, durmak da. De mi? Bahane dedin mi, bizden iyisi yok. Haksız da değilsin aslında. İç motivasyonun kaybolmuş. Seni hedeflerine götürecek gerçek ve memnun edici bir sebebin olmalı. O sebebi göremediğimiz zaman isteksizlik ve dolayısıyla da ertelemek kaçınılmaz oluyor.
O zaman ne Yapacağız: Önce bak bakalım, yapılacaklar listende neler var? Önem sırasına göre yeniden listele. Çok önemsiz olanları yapma boşver. Kendine ödül ver. Ya da benim gibi liste yapmayı ve listeye tik ✅️ atmayı seviyorsan istersen önce basit olan bir kaç iş yap.
Diyelim ki evi temizlemen gerekiyor ve hep öteliyor, bir bahanenin ardına sığınıyorsun. Aman! Yarın yaparım. Ertesi gün yaparım, diyip duruyorsun ve 1 hafta geçiyor.
Hemen ayağa kalk ve 1 hafta sonraya arkadaşlarını davet ettiğin bir organizayon yap. Bu organizasyonda ne kadar çok eğleneceğini hayal et. Önce tarih ve saat belli olsun.
Ardından kendi potansiyelin doğrultusunda o güne hazırlan. Mis gibi bir evin, eğlence dolu dakikaların, saatlerin olsun. Çok şanslısın ki, seni seven dostların var. Keyfini çıkar.
Yanına da kocaman “Yapıldı” TİK’i at. Süpersin. Sonra kendine en sevdiklerinden bir “Ödül” ver. Bir kahve, bir pizza, bir film, bir arkadaş sohbeti. Sana ne iyi gelecekse.
Ben liste yapmayı severim, çünkü kafamda kurduğum, dönüp duran kaosu sadelestirir ve maddeleştirir.
Üstelik yanına ✅️ tik işareti atmak da bana iyi geliyor. Eksiliyor yapılacaklar bir bir ve harika hafif hissettiriyor.
Özellikle neyi erteliyorsun? Ona bir bak. Onu analiz et. Bunu kesinlikle yapman mı gerekiyor? Evetse, peki ne zamana kadar? Süreyi belirle ve plan yap. Bitince sana neler hissettireceğini hayal et.
Bu bir yanlış hedefse, belki değiştirmek de akıllıca bir yaklaşım olabilir. Şunu bil ki, her zaman değiştirme hakkın var.
Ya da diyelim ki senin bir bitirme tezin var, süren de az kaldı. Sürekli öteliyorsun. Ne zaman başına otursan bir şey çıkıyor ve yarım kalıyor.
Önce bitirdiğin günü hayal et.
Bitirdikten sonra bundan ne elde edeceğini. Elde edeceğin fayda, bütün emeğine değecek mi? O halde, hadi başla. Yap ve bitir. Çünkü ödülün büyük.
Ya da yanlış bir seçim mi yapmışsın: Belki bırakmak istersin. Bu sana kötü hissettirir mi? Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelmişsin. Hadi bir seçim yap. Tamam mı, devam mı?
Yaşamın çok rutin, her sabah yataktan aynı saatte kalk, aynı şekilde işe git, çalış gel. Çok sıkıcı. Hatta her geçen gün daha da yorucu olmaya başladı. Ve hatta yavaş yavaş tüm bunlardan bıkmaya da başladın sanırım.
Aldığın 3 kuruş para. Resmen modern köle gibisin. Boşu boşuna karın tokluğuna çalışıyorsun ve artık yetti.
Ee! Ne yapacaksın? Yeni bir işe girmek ister misin?
O da böyle olur? İşi kim arayacak, kim görüşmeye gidecek? Yeni bir şirkete yeni bir işe alışma süreci de var. Pofff!
Sen zaten komple hayattan bıkmışsın.
Hadi biraz meditasyon yapmayı dene. Harika olmasına gerek yok. Pek çok kaynak var.
Önce duş al, sonra bir frekans müziği ya da klasik müzik aç. Mumlar kokulu olsun, tütsü de olur. Aromatik yağ sür ellerine. Gül kokusu 320 mhz kokusu ile en yüksek frekansı olan bitki. Onu deneyenilirsin. Yoksa lavanta da olur. Biraz şakaklara, biraz burun altına, kulak ardına ve alnına. Gözler kapalı.
Otur sakince. Hadi derin burun nefesleri al, birazcık tut, kendini kasmadan ve sonra sakince ver ağzından. 3 derin nefes. İşte böyle. Şimdi akışa bırak. Bırak aksın tüm duyguların ve enerjin.
Ağlamak istersen bırak kendini, hıçkıra hıçkıra ağla. Gözler hep kapalı. Duygunu farket ve yüzleş onunla. Sonra kendine yüksek sesle sorular sor! Gelen cevapları bir kaleci edası ile tut ve topu sık suyunu çıkar. Öyle kaleden geçip gidemez. İçine bakmamız lazım. Ne tutuyorsun içinde?
Hadi hadi iyice boşalt. İşte böyle.
Sakinledin mi? Şimdi sahip olduğun şeyleri gözden geçir. En sevdiklerin, evin, araban, arkadaşların, sağlığın, sevgilin, çocukların, ailen. Baksana ne kadar kıymetli nefes almak. Ya oturabilmek, sıkılınca ayağa kalkabilmek çok kıymetli.
Önce basit gibi görünen şeylerin ne kadar hayati değeri olduğunu anla, farket. Ve sonra yaşantına yeniden bak. Belki sandığın kadar zor değildir.
Ve son olarak gerçekten yaşamak istediğinin hayatın hayalini kur.
O hayal gerçekten varolduğunda doğru yerde, doğru şekilde, tam da olması gerektiği gibi hissettiriyor mu?
Değişmesi gereken yerleri değiştir, dönüşmesi gereken yerleri dönüştür. Enfes haline getir onu. Ve oldu oldu oldu bile, teşekkür et, evrene. Yaratıcıya! Ve kendine…
İşte ertesi gün bu hayalle uyan, her gece bu hayalle yat. Ve bir gün hayalin gerçek olduğunda yaşamın o kadar kötü bir şey olmadığını anlarsın.
Çünkü o kadar kıymetli ki, her gün özgürce hareket edebilmek. Her gün bir şeyler öğrenebilmek, yapabilmek.
Bir şeyleri görebilmek, dokunabilmek, hissedebilmek, tadabilmek. Öyle enfes ki dünya nimetleri. Rengarenk bitkiler, meyveler, sebzeler… Kuşlar ve tüm o doğa harikası hayvanlar.
Her gün yeni birisi ile tanışabilme ihtimalin. Bittiğinde yeniden başlayabilmek. Ve öyle ya da böyle, kim olursan ol. Nerde olursan ol ya da ne yaparsan yap; hep yanında en az bir kişi olacak seninle yol alan.
Sadece önce içinde olduğun zamanı, anı, olanı farket. Gelecek dram ve sancılarının, korku, kaygılarının seni yiyip bitirmesine izin verme. Bir karar almadan hemen önce, gerçekten ne kadar zengin olduğunu düşün.
Ben gelecek temalı, her yerin metalik, yapay ve korkunç göründüğü bazi film ve dizileri izleyince, hemen doğayı özlüyorum. Hemen gidip bir meyve yiyorum. Kahvemi, çayımı özgürce içebilmenin keyfine varıyorum. Sonra bir arkadaşımı arayıp sohbet ediyorum.
Gündüzse mavi gökyüzüne, güneşe bakıyorum. Geceyse aya, yıldızlara, şehrin ışıklarına bakıyorum. Camdan kafamı çıkartıp mis gibi havayı ciğerlerime çekiyorum. Ve şükrediyorum.
Öylesi güzel ki sahip olduğum her şey. Ve evde bir sevgilin, eşin, çocuğun veya bir hayvanın varsa, onun koynuna sokulup, varlığını hissedebilmek…
O kadar muhteşem ki, o kadar şanslı olduğunu hissettiriyor ki… Yeter ki onlara sahipken ve hala varken kıymetini bil. Ve sor kendine; bundan daha iyi nasıl olur? Bdino? Başka neler mümkün?
Şimdi ertelediğin şeyi yeniden aklına getir. Sahi, bu kadar zor muydu onu yapıp, sonucu ile yüzleşmek?
Bence olmamalı… Yine de sen bilirsin… Ama gel bir adım at, ilk hamle hiç olmamasından daha iyidir.