Diyetisyen Nazmiye Yavuz, “Danışanlarımız bazen motivasyon düşüklüğü ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu durumda aile hayatı, arkadaş-iş çevreleri vb. nedenlerden kaynaklanıyor. ” diyor.
Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Merhabalar, ben Nazmiye Yavuz. 2000 yılı Konya doğumluyum. İlkokul, ortaokul ve lise eğitimlerimi Konya’da, lisans eğitimimi ise Erciyes Üniversitesi-Kayseri’de Beslenme ve Diyetetik Bölümünü güzel bir ortalama ile tamamlamış bulunmaktayım. Benim için güzel bir nokta ise bu mesleğin baş tacı olan Ayşe Baysal Hocamın okuduğu lisenin sıralarında okumuş olmaktan gurur duyduğumdur.
Lisans eğitimim yanında Eskişehir Üniversitesi’nde Laborant ve Veteriner Sağlık Bölümü’nde 2.senemdeyken aynı zamanda bu yıl da aynı üniversitede Aşçılık Bölümünü kazanmış bulunmaktayım. Okulda aldığım teorik ve uygulamalı eğitimler yanında yaklaşık olarak 1.5 sene zarfında zorunlu ve gönüllü stajlarla hastane, yemekhaneler, aile sağlığı merkezleri ve özel kliniklerde kazandığım pratikle teorik eğitimimi destekledim.
Bunlara ek olarak hem alanımda hem alanım dışı yüz yüze ve online olarak birçok sertifikalı eğitimlere de katılmış bulunmaktayım. Şuan ise online olarak Beslenme ve Diyet Danışmanlığı yapıyorum.
Bu alana olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Diyetisyenliğe ilgim aslında lise yıllarında başlamıştı. Uzman bir diyetisyene danışmış olmasam da o yıllarda bile yediklerime dikkat etmeye çalışıyordum. Kendimi bildim bileli Akdeniz tarzı beslenmeyi benimsemiş biriyim.
Bu tarzda beslenmek beni her zaman daha sağlıklı ve daha dinç hissettirmiştir. Yine lise yıllarından beri olabildiğince şekersiz beslenmeye dikkat etmeye çalışıyorum. O zamanlarda aslında bu meslek dikkatimi çekmişti diyebilirim.

Bu alana uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermeniz nasıl oldu? Siz mi seçtiniz yoksa başka birileri mi sizi teşvik etti?
Üniversite sınavına girerken aslında hem çalışma ortamı hem şartları konusunda yeterli bilgim olmadığı için kesin olarak ben diyetisyen olacağım düşüncesi yoktu.
Sınava girip yeterli puanı aldığımda daha ayrıntılı bir araştırmayla hem de ailemden bazı bireylerin teşviki ile tüm tercih listemi farklı üniversitelerde Beslenme ve Diyet Bölümü olarak yazdığımı söyleyebilirim.
O dönemde ise üniversitelerin kadrolarına baktığımda Erciyes Üniversitesini çok beğenmiştim ve gelmesini istemiştim. Gönlümden geçen oldu ve eğitimimi orada tamamladım. İlk 2 yıl aslında daha teorik bir eğitim aldığımız için mesleğimiz koşunda çok farkında olamayabiliyoruz. Ancak 3 ve 4.sınıflarda hem pratik eğitimler hem yapmış olduğumuz stajlar kendimi bu mesleğe daha ait hissettirdi ve severek yapacağımdan emin oldum diyebilirim.
Uzmanlaştığınız bu alan son zamanlarda oldukça popüler oldu, siz bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Aslında bu soru hakkında da çok şey anlatıp içimi dökebilirim. Diyetisyenlik bir sağlık alanı bildiğiniz gibi ve insanların hayatlarına, sağlıklarına dokunuyoruz. Hem benden yaşça büyük hem bu yola yeni adım atmış veya atacak olan meslektaşlarımı gördükçe ben çok mutlu oluyorum. Çünkü mesleğimiz hem ülkemizde hem dünyada hızlı bir şekilde tanınmış oluyor ve icra eden kişi sayısı da artmış oluyor. Ancak popülerlik arttıkça da mesleğimizin dahi olduğu alanlarda diyetisyen olmayan bu eğitimi almamış, sağlık konusunda bilgisi olmayan insanlar da bizi taklit etmeye çalışıyor. Bu durum beni çok üzüyor ve yıpratıyor.
Keşke herkes kendi işini yapabilse ve sınırında kalabilse. Diğer bir açıdan da bakarsam bu eğitimi almış ama hakkıyla yapmayan, yapmak istemeyen ve öncelikleri yine insanların sağlığından ziyada başka şeyler olan meslektaşlarım da bulunuyor ve bu duruma çok üzüldüğümü belirtmek isterim. Buradan diyetisyenlik hizmeti alan veya almak isteyen bireylere tavsiyem işin uzmanlarıyla çalışmanız sizin sağlığınıza yapacağınız yatırım!
Danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?
Aslında bu soru çok geniş bir alanı kapsıyor. Bazı sorular beni çok güldürürken bazılarına gerçekten hayretle bakıyorum. En çok sorulan sorulardan birkaçı ise şöyle “Ekmek hiç yemiyorum hocam zayıflar mıyım, sabah limonlu su içersem yağlarım erir mi, hocam yağ yüzde mi % 5 in altına çekmemiz falan mümkün mü, verdiklerinizin yarısını yesem daha hızlı kilo vermez miyim, bana yazdığınız diyeti eşim, annem vb. de uygulasa olur mu, şu ünlü şu diyetle zayıflamış diyorlar ben de onu yapıyım mı hocam “ gibi birçok soru alıyorum.
Bu durum aslında medyadaki kirlilikle alakalı. Elimden geldiği kadarı ile sorularının doğru cevaplarını danışanlarıma anlatmaktan mutluluk duyuyorum.
Siz bir yandan da bildiğimiz kadarıyla sürekli kendinizi geliştirmeye ve devam ediyorsunuz. Son zamanlarda neler yapıyorsunuz, hangi alana odaklanıyorsunuz?
Ne kadar öğrenciliğim bitmiş olsa da öğrenmek okyanus, derya. Yani sınırsız. Bu meslekte 30.yılımı da tamamlamış olsam yeni bilgiler ve gelişmeler hep var olacak ve biz bunları yakından takip etmekle mükellefiz.
Bu yüzden hala kendimi geliştirecek eğitimlere, seminerlere katılıyorum. Alanımla ilgili saygıdeğer hocalarımın kitaplarını okumaya devam ediyorum kendime notlar çıkarıyorum. Yine İnternet ve sosyal medya dediğimiz mecraları doğru yönde kullanırsak bize çok fayda sağlamış oluyorlar.
Bu kısımda da makaleler tarıyorum merak ediğim ve kendimi eksik hissettiğim konularda kaynağı güvenilir yazılar okuyorum. Aynı zaman da sosyal medya ağlarını da aktif olarak kullanıyorum. Kendi içeriklerimi paylaşmak başkalarının içeriklerini de takip etmek faydalı oluyor. Kısaca bu şekilde diyebilirim.

Son yıllarda bu alana ilgi oldukça arttı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Artık iş hayatı bir nevi ofis üzerinden online sisteme kaydı diyebilirim. Bu nedenle dikkat çekmek veya bu alanda başarılı olmak isteyen herkes bir şekilde içerik üretmeye çalışıyor. Aslında bir tıkla her şeye ulaşabilmek güzelken doğru olmayan, bireyleri hatalı uygulamalara teşvik eden sosyal medya içeriklerine de karşıyım.
Burada kişinin oto-kontrolü devreye girmeli ve araştırmadan doktoruna veya diyetisyenine danışmadan bulduğu, ulaştığı her tarifi, diyeti uygulamamalı. Öncelikle “Bu benim vücuduma uygun mu? Yaparsam sonuçları ne olur?” diye düşünmeli ve ona göre hareket etmeli. Hayatımız her alanında özellikle sağlığımız ile ilgili kısımlarda kendimizi bir fitre gibi görmeye davet ediyorum.
Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?
Tamamen disiplinsizlik ve üşengeçlikten başka bir şey değil. Burada işin çok önemli bir kısmı bize düşüyor. Danışanlarımız bazen motivasyon düşüklüğü ile karşı karşıya kalabiliyor. Bu durumda aile hayatı, arkadaş-iş çevreleri vb. nedenlerden kaynaklanıyor. Kendime ve danışanlarıma çok kullandığım bir söz var “Doğru olan şu ki kaybedecek bir şeyin yok ama kazanacak çok şeyin var.
O yüzden bekleme, harekete geç, beraber başaralım”. Diyet yapmak ve sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak spor yapmak gibi disiplin ve düzen işi. Disipline sahip olmayan insanları spor yapması konusunda teşvik ediyorum ki o disiplini kazandıklarında diyetlerine de bunu uyarlamak çok daha kolay oluyor.