Onca Telaş İçinde Kendini Hatırlıyor Musun? – İlyada Omayra Nur Çelik

Editör

Kendimizle ilgili bazı özel ihtiyaçlarımızı hep sonraya erteliyoruz. Derken, bir de bakmışız gün bitmiş, hafta bitmiş, ay bitmiş, yıl bitmiş.

Hayat kimi zaman bizleri; bir kedinin kendi kuyruğunu kovalayıp durması gibi bir döngüye sokuyor. Gün içinde yapmamız gereken pek çok işimiz oluyor. Bu nedenle kendimizle ilgili bazı özel ihtiyaçlarımızı sonraya erteliyoruz. Hadi! Şunu bitireyim, sonra da bunu. Hadi! Bugün vakit kalmadı, kesin yarın yaparım. Olmadı ertesi gün yaparım. Kesin yaa! Yapacağım söz. Derken, bir de bakmışız gün bitmiş, hafta bitmiş, ay bitmiş, yıl bitmiş.

Ne çok şeyi erteliyoruz, farkediyor muyuz? Şehirler çok kalabalık. Telaş büyük. Hızlı adımlarla koşturuyoruz. Akıllarda hep yarınlar var. Kimse an içinde, olduğu yerin tadını çıkartacak modda değil gibi. Aslında bunun farkında bile değil. Sonra ansızın bir vefat haberi alıyoruz birilerinden.

Durup bir an düşünüyoruz: “Yaa! Koca ömür geçti gitti. Geride neler bıraktı! Neler neler yarım kaldı! Ehh! Bizim de hayat bir gün bitecek. Bundan sonra ertelememek lazım hayatı”, diye biraz harekete geçip, en kısa vakitte yine unutuyoruz.

Ölümden ölüme üstünkörü kendimizi hatırlamak! Cidden; hayat bu mu? İnsan nasıl olur da 7/24 yanında taşıdığı kendisini unutur? Dahası nasıl onu duymaz, görmez? Nasıl habersiz olur ondan? Gün geçtikçe uzaklaşıyor muyuz kendimizden? Her geçen gün daha da mı yalnızlaşıyoruz? Yoksa hep mi, yalnızız zaten? Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, insanlar artık iyice yanlızlaşıyor.

Bağlar kopuyor. Kimse kimseye güvenmiyor. Çoğunluğun ruh hali iyi değil. Depresif rahatsızlar, panik ataklar, duygu durum bozuklukları, intiharlar çoğalıyor. (Çok normal değil mi?

Kendimize bu kadar uzak, bu kadar yabancıyken?) Peki ne yapmak lazım! Önce bir silkelenmek, olduğumuz hali gözlemlemek, azıcık nefes almak, gökyüzüne ve güneşe bakmamız gerek. Azıcık zihni susturmak, “sen az dur, kendimi duymam, onu dinlemem lazım” demek. Ne geçmişi ne geleceği düşünmeden öylece olduğumuz yerde, olduğumuz anda, öylece kalmak gerek…

Usulca oturup, sakince nefes almak, gözleri kapatıp, derinlere en derinlere odaklanıp, kendini dinlemek, kendini yoklamak, kendini hissetmek, kendinle dertleşmek, sohbet etmek. Çocukluk hayallerini hatırlamak ve o içindeki çocukla yeniden bağ kurmak, duygunu, düşünceni, hissini anlamak gerek… Pek çok hayalimiz var.

Günün başlaması ile beraber yapılacak pek çok iş. Hayat bizim dışımızda hızlı akıyor. Ona yetişmek lazım. Para kazanmak, koşturmak, yetenekleri artırmak, öne çıkmak, önde olmak gerek. “Nasıl kendi başıma kalayım, durup da düşüneyim ki?” diyebiliriz… Zaman çok hızlı ya da biz artık onun hızına yetişemiyoruz. Yani kedi kuyruğuna yetişemiyor. Onu tutup kavrayamıyor.

Bazen dur! Bırak sensiz aksın hayat. Bırak her şey yarım kalsın. Bırak işler bitmesin. Sensiz de dünya dönüyor inan. Sen yapmayınca işler durmuyor. Sen işe gitmeyince firma batmıyor. Sen okula gitmeyince kimse sınıfta kalmıyor. Sen yemek yapmayınca kimse açlıktan ölmüyor. Sen aramayınca kimse seni merak edip aramıyor. Kimse yokluğunu farketmiyor. Ve sen yoksan seninle ilgili hiç bir şey de yok! Sen yoksan senin dünyan da yok. O yüzden insanların senin yokluğunu farkedeceği bir zaman dilimi kadar sessiz kal. Kendinle kal. Telaşları kenara koy.

Sen dur, dünya dönsün. Sen kendinle kal, kalabalıklar sana uzak olsun. Sen kendinle konuş, dilin suskun olsun. Hatırla! Kendini hatırla… Kimsin? Nerdesin? Ne yapıyorsun? Mutlu musun? İyi misin, hoş musun? Kalbin sevgiyle çarpıyor mu? İşlerin seni tatmin ediyor mu? İlişkin seni doyuruyor mu?

Arkadaşların vefalı ve candan mı? ilenin gözbebeği misin? Yeteneklerini keşfettin ve onları kullanıyor, dünyaya bir şeyler katıyor musun? Huzurlu musun? Şimdi ölecek olsan, gözlerin açık mı gidersin? Neleri yarım bırakmış olursun? Biraz kendinle kal ve bu soruları cevapla…

Önce yak kendini ve sonra küllerinden yeniden doğ… Ve hep taptaze umutların olsun… Eğer günün sonunda, “Herşeye rağmen yaşamak güzel bee! Çok şükür, iyi ki varım. İyi ki dünyaya geldim ve yaşadım.” diyebiliyorsan, tebrik ederim. Uyandın… Uyanmış sen, mis gibi günlere, yepyeni sana keyifle, neşe ve ihtişamla “merhaba” de…

Mucize dolu aydınlanmar için neler mümkün? Hayatın bundan daha iyi nasıl olur? Hayat sağlamanı yap ve yoluna bak. Ama telaşsız ve tadını çıkara çıkara. Sevgiyle kal güzel insan…

Benzer

Yorum Yaz