Bioreprogramming Eğitmeni Sayın Zehra Başyiğit hayallerine ulaşma serüveninde Sol Kolu Olmayan Judocu hikayesini anlatıyor.
Merhaba, bugün size hayallerle ilgili bir çocuğun hikayesini anlatacağım. 10 yaşındaki bir Japon çocuğun en büyük hedefi dünyaca ünlü bir judocu olmakmış, ama beklenmedik bir trafik kazası tüm hayallerini yok etmiş. Sol kolunu tam omuz hizasından kaybetmiş ve bütün hayalleri yıkılmış. Tek kolla nasıl judocu olunur ki?
Ama gene de ailesi oyalansın diye onu Japonya’nın en ünlü Judo hocalarından birinin yanına vermiş. Hoca, çocuğa tek kolla yapabileceği bir fırlatma hareketi göstermiş ve üzerinde çalışmaya başlamışlar. Çocuk 2 haftada hareketi ezberlemiş. Hocası “Güzel oldu” demiş, “Şimdi daha hızlı yapmaya çalış bakalım.”
Oğlan zamanla hareketi şimşek hızıyla yapmaya başlamış. Sonra hocasına gitmiş ve “Bu hareketi çok iyi öğrendim. Artık başka bir harekete geçebiliriz” demiş. “Başka harekete gerek yok” demiş hoca. “Sen sadece bu hareketi bileceksin, bu harekete çalışacaksın ve bu hareketi dünyada en iyi yapan olacaksın. O sana yeter.”
Çocuk başta anlam verememişti bu sözlere. Neden sadece bir hareket üzerinde çalışması gerekiyordu? Ama zamanla hoca haklı olduğunu göstermeye başlamış. Çocuk her gün saatlerce antrenman yapıyor, hareketi mükemmelleştirmek için elinden geleni yapıyormuş.
Çalışmalar bir yıl sürmüş, günün birinde hoca öğrencisine artık turnuvaya katılma zamanının geldiğini söylemiş. Tek kol tek hareketle judo turnuvasına katılmak mı? Oğlan itiraz edecek olmuş, hocası: “Sen öğrendiğin hareketi yap, gerisini merak etme,” diye öğütlemiş. Turnuva başlamış, bizimki ilk turları şaşılası bir hız ve kolaylıkla geçip finale gelmiş. Finalde karşısına, iki misli cüssesiyle yörenin en büyük judocusu çıkmış. Hocası, kendi oyununu yap, gerisi tamam,” demiş.
Gene karşısında yarısı kadar üstelik tek kollu çocuğu gören dev gibi rakibi, biraz da umursamaz yaklaşınca, kendini bir anda önce havada sonra yerde bulmuş. Tek kollu çocuk turnuvayı kazanmış, kucağında kupasıyla büyük bir mutluluk içinde evine dönerken dayanamamış ve sormuş: “Hocam, ben bunların hepsini nasıl yendim?”
Hocası gülümsemiş: “Üç sırrın var, oğlum. Birincisi, aklına bir hedef koydun. İkincisi, Judo’nun en zor fırlatma hareketlerinden birini o kadar iyi öğrendin ki, ben bile senin gibi yapamam.”
Üçüncüsü bu öğrendiğin harekete karşı tek bir savunma hamlesi vardır: hareketi yapanın sol kolunu tutmak. Bizim için eksik yanlarımız, zorlandıklarımız aslında bir dezavantaj iken, avantaja dönüşebilir. Doğru hamle, doğru hoca, doğru zaman diliminde gerçekten sevebildiğin, sevebileceğin ve adandığın bir şey yapmak, hayallerine ulaşmanın en önemli faktörlerindendir.
Bazen hayatta karşılaştığımız zorluklar ve eksiklikler, aslında bizi daha güçlü kılabilir. Belki bir yetenek veya beceri konusunda diğerlerine göre daha geride olabilirsiniz, ancak bu size dezavantaj değil avantaj sağlayabilir. Önemli olan, kendinizi doğru alanlara yönlendirmek ve doğru adımları atarak bu zorlukları fırsatlara dönüştürmektir.
Bir şeyi gerçekten sevmenin ve adanmanın önemi de burada ortaya çıkıyor. Zorluklara karşı mücadele ederken, sizi motive edecek ve ileriye taşıyacak bir tutkuya sahip olmak hayati bir rol oynar. Sadece sevdiğiniz bir şey üzerinde çalışarak, yeteneklerinizi geliştirebilir ve hayallerinize ulaşabilirsiniz.