Boğa Burcunu Tanımak – Kahramanın Yolculuğu – Anet Mankeoğlu

Editör

Psikolojik Astroloji Danışmanı Anet Mankeoğlu, Kahramanın Yolculuğu terimi ileuluğ astrolojideki burçlar arasındaki yolculuğu anlatıyor.

Homeros’un Odysseia’sını çok küçük yaşta okumuş, çok etkilenmiştim. Antik Yunan edebiyatının İlyada’dan sonra en büyük ikinci destanı olan Odysseia, Troya Savaşı’nın kahramanı ve İthake Kralı Odysseus’un macera dolu vatana ve karısı Penelopeia’ya dönüş öyküsünü anlatır.

Bu bir kahramanın çok uzun sürecek olan yolculuğunun, o yolculukta başına gelecek türlü türlü deneyimlerin ve o deneyimlerden kahramanın evrilmesinin anlatımıdır. Tıpkı hayat yolculuğumuz gibi. İlerleyen zamanlarda, özel hayatımda birçok alanda bu ‘kahramanın yolculuğu’ deyimine defalarca rastladım.

Fransızca edebiyat dersleri verdiğim öğrencilerimle bazı bölümlerini incelemek durumunda kaldım; çok sevdiğim, başta psikoloji ve astroloji olmak üzere birçok spritüel dalda katıldığım çok sayıda eğitim ve seminerlerde tekrar tekrar karşıma çıkan bu terimi sizlerle de paylaşmak istedim. Her birimiz kendi hayat yolculuğumuzun kahramanlarıyız.

Ve hiç bir yolculuğun başlangıç noktasıyla varış noktası aynı değildir. İçinde türlü türlü deneyim ve öğreti barındırır. Yolculuğun başındaki birey yolculuk bittiğindeki bireyden çok farklıdır. Bu bir erginlenme yolculuğudur. Başka bir deyişle egoyu törpüleme, hayata farklı bir yerden bakma, evrenle bütünleşme öğretisidir.

Astrolojideki burçlar arası yolculuk da böyledir. Zodyak kuşağı Koç burcuyla başlar, Balık burcuyla sona erer. Bu döngünün başındaki Koç burcu doğumu, yeni doğan bir bebeği simgeler. Hafızası, geçmişi olmayan, içgüdüleriyle hareket ederek varlığını oluşturma sürecini başlatmış olan yeni bir bireydir o.

Tıpkı temsil ettiği mevsimsel süreçte bahar ekinoksunu simgeleyen tomurcuklar gibi. Doğanın uyanışı, düğüne hazırlanışı misali. Balık burcu da evrenle bütünleştiğimiz yerdir. Yaşamın tüm evrelerinden geçmiş, hamken pişmiş, ilişkileri, mahremiyeti, krizleri öğrenmiş, kariyer yapmış, toplumsal görevimizi tamamlamış, artık bilgeleşmişizdir. Döngü kapanmıştır.

Şu an bulunduğumuz Boğa sürecinde ekinoks sonrası mevsim sabitlenir, daha dingin, daha sakin bir zamana evrilir. Çiçekler açmış, hava yazı müjdeler kıvama gelmiştir. İlkbahar yağmurları dinmiş, dışarıda fotoğraf karelerine yakışan manzaralar oluşmaya başlamıştır.

İlk dersi ‘ben’ demek olan çocuk şimdi biraz daha büyümüş, kendisini diğerlerinden ayrıştırmaya başarmış, kendi eşyalarına ‘benim’ demeyi öğrenmiştir. Boğa burcu maddi ve manevi değerlerimizi temsil eden yerdir çünkü. Bu yazımda bu burcu biraz daha yakından tanıtmaya çalışacağım sizlere.

Boğa Burcunu Tanımak

Her bahar kendimizi organizasyon ve kişisel gelişim projelerine atmaktan alamasak da, bu süreç yavaşlamanın, farkındalığı benimsemenin ve sevdiklerimizle basit, neşeli anlar geçirmek için elimizden gelenin en iyisini yapmanın zamanıdır. Bu sakinleşme dürtüsü Boğa burcunun enerjisiyle pekişir, çünkü o, hayatın en basit zevklerinden keyif almakla, estetik açıdan çekici, rahat ve şehvetli her şeye yönelmekle ilişkilendirilen bir toprak burcudur.

Bu temaların çoğu Boğa burcunun yöneticisi aşk, güzellik ve paranın gezegeni Venüs’ün etkisinden kaynaklanmaktadır. Bir, iki gün opsiyonla 20 Nisan ile 20 Mayıs arasında doğanların Güneş burçları Boğa’dır. Ayrıca, her ne kadar kendimizi Güneş burcumuzla tanımlama eğiliminde olsak da, bunun doğum haritamızda, önemi büyük de olsa yalnızca bir detay olduğunu unutmayalım.

Çünkü Güneş’imiz Boğa’da değilse bile belki yükselenimiz veya herhangi başka bir gezegen konumumuz bizim haritamızda bu burcun özelliklerini vurguluyor olabilir. Ancak elbette ki Güneş, temel benlik duygumuzu, kimliğimizi, kişisel tarzımızı, öz saygımızı ve özgüvenimizi renklendirmeye yardımcı olan önemli bir ayrıntıdır. Şimdilerde Güneş Boğa burcunda ve bu özellikler hepimizi ilgilendiriyor.

Boğa burcunun yaşamsal hedefi huzuru bulmak ve onu korumaktır. Boğa sabit bir burç olduğundan, zaman içinde denenmiş olan şeyleri sürdürme, sahiplenme ve muhafaza etme özelliği taşır. Karmaşıklıktan hoşlanmaz, içgüdüsel bir şekilde, kendi sessizliği ve sadeliğini bulabileceği ortamları arar.

Çok iyi yönetebildiği beş duyusuyla yaşamın somut bir şekilde tadına varmak, her andan keyif çıkartmak amacındadır. O halde bu anlatım sayesinde şu sıralar ne yapmamız gerektiği hakkında bir ipucu yakalamış olduk. Güvenlik, yumuşaklık, rahatlık, doğallık, sadelik ve sessizlik. Tüm krizler, varoluşsal mücadelelerin ortasında sağlam, güvenli kalabilmek ve iç huzurunu koruyabilmek. Hedefimiz bu.

Mümkün olduğunca melodramlardan uzak durup sadeleşmek, sadece hayatın özüyle ilgilenmek, bunu da sevgi ve saygı yoluyla gerçekleştirmek. Toprak grubu içindeki en topraksı ve sabit burçlar içinde de en sabit burç olan Boğa Zodyak’taki en yavaş hareket eden burçtur. Bu burçta bulunan bir gezegenin etkinliği maddi güvenlik duygusu oluşturmak, dikkatlilik, yavaş ve sağlam adımlarla hareket, metodik, emin olmadan ilerlemeyen özelliklerle şekillenir.

Burada tüm gezegenlerin aktiviteleri yavaşlar ve pratik hedeflere doğru yönelir. Şu sıralar Güneş’in yanı sıra Jüpiter ve Uranüs de Boğa burcunda seyrediyor. Hatta Jüpiter ve Uranüs kavuşum halinde. Uranüs çizgi dışı, devrim ve ayaklanmayı ifade ederken Jüpiter de bulunduğu yeri büyüten bir gezegen.

Bu ikili, yıkıcı sonuçlar doğurabileceği gibi, olumlu yönden bakarsak Boğa’da istikrar, sağlamlık ve devamlılık özellikleri sağlar. Belki de insanlığa iyi gelmeyen enerjileri süpürüp yerine dinginlik ve huzur getirecek yeni oluşumlara kapı aralıyordur. Hem de bir Akrep Dolunayı arifesinde.

Akrep Dolunayı

Ay fazlarının zirvesini temsil eden Dolunay, Güneş’in Ay ile zıt konumda olduğu bir durumdur. 24 Nisan tarihinde Ay Akrep burcundayken, Güneş de bildiğiniz üzere zıt burcu Boğa’da olacak ve bir Dolunay gerçekleşecek. Boğa-Akrep söz konusu olduğunda aklımızda şöyle bir soru gelebilir:

Biz bu dünyevi zeminde kalmak isterken duygu dünyamız bizi bir girdap gibi içine mi çekecek? Belki de bilinçaltımızın gizemli, kuytu ve karanlık köşeleri, konfor alanımız sandığımız alışık olup rehavetle yerimizden kalkmadığımız o bilinen dünyevi mekanlardan daha keyiflidir.

Oraları ziyaret etmeden karar vermeyelim derim. Bu öncelikle bir duygusal dönüşüm zamanıdır. Bu Dolunay duygularımızın en derinliklerine inip sondaj yapma ihtiyacını tetikler. Bu çok kolay olmasa da, birçok şeyi değiştirmeye zorlansak bile duygusal değişime en çok ihtiyaç duyacağımız zamana işaret eder.

Sığ ve yüzeysel ilişkiler bizi tatmin etmeyecek, kendimizi de ilişkiyi de yeterine arınmış hissetmeyeceğiz. Ve derin bir anlam arayışına her zamankinden çok özlem duyacağız. Bütünleşme ve yakınlaşma, bir bedende ve bir ruhta olma isteği perçinlenecek. Ay’ın temel ihtiyacı burada kendi derinliklerini araştırmak, duygu fırtınalarının kaynağına inmek ve onları dönüştürmektir.

Bu süreçte, dönüşüm öncesi, nefret, tutku, kıskançlık, depresyon, akıl karışıklığı ve ölüm isteği gibi aşırı duygular hissedilmesine karşın bunlar dışarıya yansımayabilir. Bunun yerine kinayeli ifadeler, üstü kapalı duygusal tehditler, sebepsiz savunmalar ve iğneleyici saldırılar yaşanabilir.

Peki dönüşüm nasıl olur? Güven eksikliği ve kaybetme korkusu ile her şeyi denetlemekten vazgeçmemiz, kontrolü kaybetme ve kendini aciz hissetme korkusuyla başa çıkabilmemiz, kendini sevemez, kendine inanamaz ve yeteneklerine güvenemez halimizi bırakıp içsel gücümüze ve değerimize inanarak önce kendimizi iyileştirip, ardından da çevremizdeki sevdiğimiz insanları iyileştirebilir hale gelerek.

Şu sıralar hayatınızda yolunda gitmeyen hangi konulara müdahale edip oldurtmaya çalışıyorsunuz? Aslında çoktan bitmesi gereken bir ilişkide misiniz? İçinde mutsuz olduğunuz ve her gün şikayet ettiğiniz bir işiniz mi var? Bu kangren olmuş bacağı kestiğinizde öleceğinizi mi sanıyorsunuz?

Asıl kangren tüm bünyeyi sardığında ölürsünüz. İşte bu Dolunay size hizmet etmeyen ne varsa bitirmek için size bir fırsat niteliğinde. Zayıf hissetmek, acizlik deneyimleri, yardım istemek oldukça insani duygular ve ihtiyaçlardır. Bu duygularla temas etmekten kaçınırsak bizi sarsacak engellerin boyutlarını her defasında bir kat daha büyütürüz. O engelleri aslında birer mesaj niteliğinde olup bize doğru yolda olmadığımızın göstergeleridir. Hadi hep birlikte baştan başlayalım!

Benzer

Yorum Yaz