Döngüler, Dengeler ve Sınırlar – Anet Mankeoğlu

Anet Mankeoglu

Hayat döngülerden ibaret.
Kastettiğim doğum, yaşam, ölüm döngüsü değil sadece. Mevsimler döngüdür örneğin. Bir doğum gününüzden bir yıl sonrakine olan süreç de bir döngüdür. Kendi kuyruğunu yakalayan yılan misali, her şey zaman kavramı içinde başladığı yere döner sanki.

Ben kişisel anlamda, bu döngü konusunu iki boyutlu değil de daha çok üç boyutlu helezonik bir spiral gibi hayal etmişimdir hep. Yani her tur bittiğinde, belli bir derecede bir yükseliş söz konusu benim bakış açıma göre. Aslında yalnız bakış açım değil, hissiyatım da bu yönde.

İnsan dediğimiz varlık kendini geliştirmek ve gelişmek durumunda. Yani olması gereken bu. Dolayısıyla her döngüde, kişi bir yaş daha büyüdüğünde, tekamül sürecinde de bir turu tamamlamış olduğunu varsayarak- iyimser bir bakış açısıyla- inanıyorum buna.


Hayat döngülerden ibaret.
Mart ayının 21inde ilkbaharı kucaklayacağız. Ve yeni bir döngü başlayacak. Ben, doğal olarak, konuyu yine astrolojiye bağlayacağım. Astroloji mevsimler ve döngülerle ilintilidir. Zodyak kuşağı, 12. burç olan Balık burcuyla biter, 21 Martta ilk sıradaki Koç burcuyla başlar. Bu da demektir ki, bu ay bir döngünün tamamlanması söz konusu. Bir bitiş, ardından yeni bir başlangıç. Yeni enerji, yeni bir yaşam gibi, birçok şeyi yeniden başlatacağımız yepyeni bir döngü. Yeri gelmişken, bitireceğimiz Balık sürecinin ne olduğunu, neyi sembolize ettiğini ve bize neyi öğretmek istediğini de kısaca anlatmak isterim.


Koç enerjisini yeni doğan bir bebek gibi düşünürsek, kendisini tanıma, birey olma, bazı şeyleri sahiplenme süreçleri, eğitim, iş, ilişki, kariyer, arkadaşlıklar derken birçok deneyim yaşayacağı, adına hayat dediğimiz kocaman bir döngünün içinde var olma mücadelesi.

Balık evresine geldiğinde artık her şey durulmuş, kişi evrenle bütünleşmiş olur – olması gereken budur anlamında söylüyorum yine, herkes bu süreci bu kadar uyumlu yaşamıyor elbette- artık daha sezgisel, daha spritüel, daha bilgedir. Balık, sevgiyi, şefkati, merhameti temsil eder. Hedefi kendini aşmaktır. Diğer bir deyişle, kişisel egoyu ve onun getirdiği sınırlamaları aşmak.


Hayat sınırlardan ibaret.
Annemizin karnınca oldukça sınırlı bir alanda başladığımız hayat aslında her daim bizi sınırlayan bir tür hapishane değil midir aslında? Çocukken sınırları ebeveynlerimiz, yetişkin hayatımızda da toplumun kuralları koyar.

İkili ilişkilerimizde sınır diğer tarafın kişiliği, tutumu, tercihleriyle belirlenir. İşimizde yöneticinin, otoritenin koyduğu sınırlar devreye girer. Konu insan olunca aslında hepimizin birer ruhtan ibaret olduğunu düşünürsek, asıl sınır içinde yaşamak zorunda olduğumuz kusurlu bedenlerimizdir.

Bu ‘kusurlu’ kelimesi yanlış anlaşılmasın, özgür irademizle seçmediğimiz için böyle söylemeyi uygun gördüm yoksa kusursuza yakın bedenler var şüphesiz. Ruh ve beden deyince Balık konusuna dönmüş oluyoruz aslında. Balık burcunun dünyası, farkındalıkların bolca olduğu, kişinin kendi sınırlarını da aştığı yerdir çünkü.

Balık bilinçdışıdır, fizikötesi her şeydir, dolayısıyla beden ve dünyevi değerler onun aştığı ve bu sebeple pek de anlamlandıramadığı konulardır. Onun öğretisi sınırları aşmaktır.

Okyanusta bir damla gibi olduğundan nerede başlayıp nerede bittiğini tam algılayamayan, sonsuzluğun hakimi gibi hisseden Balık için hangi konuda kendini ve kendi sınırlarını aşmaktan bahsediyor olabiliriz?

Yaşamın dramaları karşısında, evrenin mesajlarından ve sembollerinden esinlenmek ve sükunet deneyimlemekten bahsediyoruz tam olarak. Bu sebepledir, ruhsal deneyimler yaşama, fizikötesi dünyalara ulaşma isteği Balık’ta. Kişilik de esnektir zaten.

Değişken koşullara göre eğilir, bükülür ve akar. Empati ve şefkat yüksektir. Bu dünyanın değerleri artık onun için önem taşımaz. Ancak, bu kadar hassas ve bu dünyaya pek de ait olmadığını söyleyebileceğimiz kişiyi bekleyen bazı zorluklar vardır doğal olarak.

Hayat içinde türlü türlü kötülükleri barındıran sınavları da sert olan bir yerdir neticede. Kaosta ve belirsizlik durumlarında, rasyonel mantığın işe yaramadığı, hiç bir kişisel bilincin kavrayamayacağı bir alanda sezgisel Balık, el yordamıyla yolunu bulabilecek şekilde özelliklerle donatılmıştır.

Bundan dolayı, yüksek hissiyatları olduğu için yakınlarındakilere destek olmak isteyecek, empati kuracak, elinde bir sihirli değnek varmışçasına onların kahramanı olmayı arzulayacak, ancak türlü sebepler yüzünden anlaşılmayacak, kabul görmeyecek, abartılı duygusal bulunacak ve kurban edilecektir.

Bu sebeptendir ki sınır koymayı öğrenmesi gerekecektir. Evrende her şey yolunu bulur. Balık işi evrene bırakmak durumundadır. Evren dengeyi sağlayacaktır. Kim ne ekerse onu biçecektir. Zamanı ise yine evrene bağlıdır. İnsani müdahale işe yaramaz. Her şey zamanı geldiğinde dengeye oturacaktır.

Hayat dengelerden ibaret.
Çünkü hayat bizden her daim alma-verme dengesine dikkat etmemizi ister. Biz, başımıza gelen, bizi uğraştıran, bezdiren zorluklar karşısında bazen kendimizi lanetlenmiş hissetsek de tüm bunlar aslında bize ikaz niteliğinde birer mesajdır.

Bu dengeyi kurabilmenin kuralları vardır ve bu kuralları çiğnemişizdir ki evren bize bunu göstermeye çalışıyordur. Karşımızdakini anlayıp, derin bir empati duygusuyla, ona kendimizden kısıp bir fedakarlık yaptıysak, evren kendimize haksızlık veya adaletsizlik yaptığımızı söylemeye çalışıyordur.

Biz ise cezalandırıldığımızı düşünürüz çoğu kez. ‘İşlerim niye ters gidiyor’ diye sorup dururuz. Oysa ki bu şanssızlık değildir, tam tersi bizi uyaran bir enerji, bir sistem vardır; sadece mesajı okumayı bilmek gerekir. Çünkü hayatta her şey bir dengeye tabiidir. Sadece insandır o dengeyi bozan.

Balık burcuna dönecek olursak, başkalarına karşı duyarlı ve özverili yapısı kendi isteklerini ikinci plana atmasına, arzularına doğru hareket edememesine neden olabilir. Bu durumda kurbandır Balık.

Ama, bu özelliklerini kendi istekleri ve duyguları ile diğerlerinin duyguları arasına gerekli sınırları çizerek kullanabilirse mükemmel bir kurtarıcıdır.


Neticede,


Hayat döngülerden, dengelerden, sınırlardan ibarettir.

Benzer

Yorum Yaz