Fasya Masajı Kişinin Ruhuna, Zihnine ve Kalbine Dokunur – Çisem Sezer

Editör

Osho Meditasyonları & Nefes Terapisti Çisem Sezer, “Ben Fasya masaj seansı yaparken bile aslında kişinin yine ruhuna, zihnine, kalbine dokunuyorum, sadece fiziksel bedeni ile çalışmış olmuyorum.” diyor.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Merhaba, ben Çisem. 1990 İstanbul, Bakırköy doğumluyum. Trakya Üniversitesi Fizik bölümü mezunuyum. Kısa süre öğretmenlik yaptım. Şimdi sadece özel ders olarak fizik, fen ve matematik dersleri veriyorum. 2016’dan bu yana aktif olarak Osho meditasyonları ve nefes terapileri ile ilgilenmekteyim. Bu yolculuğa kendi sağlık sorunlarımla ilgili çaresiz kaldığım bir dönemde başladım. Çeşitli nefes ve meditasyon workshoplarına, kamplarına ve eğitimlerine katıldım. Anda Akademi bünyesinde “Bio-Enerjetik Nefes ve Meditasyon” ve “Cranio-Sacral Masaj” eğitimi aldım. International Breath Energy School’dan “Oshos Diamond Breath 1-2-3” çalışmalarını tamamladım.

Avrupa Beden Odaklı Şifa Sanatları Enstitüsü’ndeki “Biodynamic Breath & Trauma Release System (BBTRS)” eğitimini 2019’da bitirip, aynı yıl “Myofascial Energetic Release (MER – Fasya Masaj Terapi)” eğitimine başladım. 2020 ve 2021 senesinde Türkiye’de yapılan BBTRS eğitimlerinde ve başka kamplarda asistanlıklar yaptım. 3 yıldır İstanbul ve Fethiye’de cranio-sacral masaj seansları, nefes seansları ve fasya masaj terapisi (MER) yapmaktayım. Ayrıca Osho meditasyonları ve nefes egzersizleri vermekteyim.

Uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermeniz nasıl oldu? Siz mi seçtiniz yoksa başka birileri mi sizi teşvik etti? Biraz kendi yolculuğunuzdan ve hikayenizden bahseder misiniz?

2012’de İstanbul Üniversitesi’nde Yüksek Enerji ve Plazma Fiziği’nde yüksek lisansımı yaparken, kaslarım ve eklemlerimle ilgili yaşadığım sağlık sorunları nedeniyle eğitimimden uzaklaştım. Çok şiddetli ağrılar ve hareket edememe durumları ile mücadele etmeye başladım. Aldığım bazı tedavilerle hayatın içine geri döndüğüm sıralarda, 2014’te öğretmenlik yapmaya başladım. Lakin 2016’da çok daha şiddetli ve hiç bir tedavinin etki etmediği, iyice çıkmaza girdiğimi hissettiğim bir süreç yaşamaya başladım.

Ve bu sürecin devamında başta Osho meditasyonları ve nefes terapileri hayatıma girdi ve sonrasında ise fasya masaj terapisi ile tanıştım. Benim için yeniden doğum aşamasıydı. Önce kendi sağlığım için katıldığım çalışmaların daha sonra eğitimlerini aldım. Başlarda sadece kendi sağlığım için devam ediyordum ve ilgilendiğim tek şey buydu. “Ben artık iyileştim, yürüyebiliyorum, bedenimi hissedebiliyorum, özgürce hareket edebiliyorum” demem zaten 2 yıllık bir zaman aldı. Ve azimli şekilde hiç bir gün bile bırakmadım.

Süreç içinde kamplarda eşleştiğim kişilerin devamlı benden memnuniyet dönüşleri ilgimi çekmeye başladı ve aynı geri bildirimleri kendi terapistimizden de alıyordum. Bana devamlı bu işe yönelmemi tavsiye ediyordu. Ayrıca kendimde gözlemlediğim gelişimler sonucunda başka insanlara da faydalı olma iç güdüsü hissediyordum. İki seçenek vardı.

Ya geri dönüp fizik ile ilgili hayallerimin peşinden koşucaktım ya da bana açılmış yeni bir kapıdan içeri girecektim. Önüme koyduğumda, yaşadığım zor şeyler sonucu şifa kısmı ağır bastığı için bu yolu seçtim ve eğitimlere katılmaya karar verdim. Bu kısım biraz ‘yaralı şifacı’ tabiri gibi bende 🙂

Sizin hayatınızda neler değişti, hangi alanlarda açılım oldu?

Sağlığım tamamen değişti. İlk başladığımda düşe kalka yürüyordum, bedenimin sol tarafını hissetmiyordum. Dayanılmaz nöropatik ağrılar çekiyordum ve ağrılardan uyuyamadığım için iyice yorgun düştüğümde baygınlık geçirirdim. İlk başta bedenimdeki nöropatik ağrıların bazılarında azalma olmaya başladı. Ve zaten o miniminnacık azalma ile ben “tamam, devam kızım” dedim ve azmim sonucu iyileştim.

O yüzden bu sorunun bendeki cevabı başta budur. Ben hayatımdaki diğer etkileri sonradan farketmeye başladım. İlk başlarda tek odağım bedensel sağlık durumumdaki değişimlerdi. Çok net şekilde hayata geri döndüm. Zaman içinde hayata bakışım değişmeye başladı. Aşırı isyankar hallerimden neredeyse eser kalmadı. Kırgın olduğum insanlar, olaylar benim için etkisini kaybetti. Mükemmelliyetçi yapım acayip törpülendi ve artık elimden gelenin en iyisini yapıp gerisini ise bırakmayı öğrendim. Bu da hayatımı kolaylaştırdı.

En önemlisi bedenimle olan savaşımın zihinsel kısmında, yani bedenim hasta diye ondan nefret edip hor görme kısmında çok değişim yaşadım. Şimdi bedenimi çok iyi tanıyorum ve onunla iyi geçiniyorum. Bir şey olduğu zaman hemen isyan edip, bedenimle kavga etmiyorum. Bardağın dolu tarafını görmeyi öğrendim. Eskisi kadar insanları kaybetmekten korkmuyorum. Duygularımı dışlamıyorum, onlarla bilinçli şekilde bağlantı kuruyorum.

Bu süreçte bazı insanlar hayatımdan uzaklaştı, bana iyi gelen yeni insanlar hayatıma girdi. Doğayla, canlılarla iletişimim gelişti. Daha bir sürü şey değişti. Ayrıca ailemde de çok fazla değişim oldu ve hala oluyor. Benim iyileşmem için uğraşırken onlar da bendeki değişimlerin etkisi ile çok farklı açılımlar yaşayıp, bazı kalıplarını kırdılar. Bazen birlikte 21 günlük meditasyonlar yapıyoruz. Onlar da bazen bazı çalışmalara katılıyorlar. Tüm bunlar ailecek birbirimizi anlama ve destekleme noktasında çok farklı seçenekler sunuyor.

Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda ruhsal zihinsel ve bedensel değişiklikler oldu mu? Evet oldu. Her anlamda anlayış düzeyim arttı. Danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?

Aslında çok farklı sorunlarla geliyorlar. Kişisel, duygusal problemleri olan insanların yanı sıra vücudunda ağrıları olan insanlar da nefes seanslarını ve meditasyonları tercih ediyor. Özellikle, ben Fasya Masaj (MER) eğitimimi aldıktan sonraki süreçte ağırlıklı olarak ağrısı olan insanlar gelmeye başladı. Hatta, Almanya merkezli alternatif tıp uygulamaları yapan bir klinikte doktorun isteği ile bazı hastalara seanslar da yaptığım oldu.

Özellikle odaklandığınız ve danışanlarınızda çözüm bulduğunuz alanlar nelerdir? düzenlediğiniz eğitimlerin ve çalışmaların içeriğinden bahseder misiniz?

Tutulmuş, bastırılmış duyguların bedende yarattığı blokajların kaynağına ulaşmaya ve bunun çözülümüne odaklanıyorum. Özellikle nefes seansında kişilerin bunları güvenli bir alanda ifade edebilmeleri hususunda özen gösteriyorum. Eğer ki ağrıları üzerinde çalışıyorsam ve fasya masajı yapıyorsam da kişinin ağrılarına sebep olan tetik noktaları bulup onları açmaya odaklanıyorum.

Şuan için düzenlediğim bir eğitim yok. Bu konuda kendimi eğitmen olarak adlandırmıyorum. Ben uygulayıcıyım. Bireysel seanslar ve grup meditasyonları yaptırıyorum. Bazen de kendi hocamla birlikte çalışmalar düzenliyoruz. O kampların içeriğinde de Osho meditasyonları, nefes terapileri, meditatif terapiler ve travma çözülüm egzersizleri oluyor.

Siz bir yandan da bildiğimiz kadarıyla sürekli kendinizi geliştirmeye ve bu alanda en son gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyorsunuz. Bu konuda son zamanlarda neler yapıyorsunuz, hangi alana odaklanıyorsunuz?

Bir süredir kadın çalışmaları dikkatimi çekiyor. Bu çalışmaları takip ediyorum, inceliyorum.

Son yıllarda bu alana ilgi oldukça arttı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İlginin artması güzel bir şey. Ben insanların bu çalışmalarla ve benzerleriyle tanışmalarını çok istiyorum. Lakin tüketimin çok hızlı olduğu bir devirdeyiz ve hiç bir şeyin kıymeti yeterince bilinmiyor. Ne yazık ki bu şifa konularında da mevcut.

Malesef sosyal medyada her neye ilgi arttıysa hemen bir sürü uygulayıcısı, bir sürü eğitmeni ortaya çıkıyor. Meselenin özünden, içeriğinden ziyade popülaritesi öne çıkıyor. Bunlar da bilgi kirliliğine sebep oluyor. Şu zamanda çok iyi araştırma yapmak gerekiyor.

İnsanların farkındalıkları arttıkça hayatlarında yolunda gitmeyen ve kötü giden şeyleri değiştirmek istiyorlar. Bedensel ruhsal ve zihinsel açıdan sizden hizmet alan kişilerde nasıl bir etki bırakıyorsunuz?

Zaten genellikle hayatında bir şeylerden memnun olmayan, sıkıntıları olan insanlar bu çalışmalara yöneliyorlar. Herşeyi yolunda olup da gelen insanlar, ya zaten bilinçlidir ya da meraklıdır. Ama tabi asıl grup hayatıyla ilgili mutlaka bir sıkıntısı olanlardır. Belki bedensel belki psikolojik illaki bir sıkıntısı vardır ve bir arayıştadır. Şimdi bu kişiler herşeyden önce kendileri için büyük iyilik yapıyorlar. Bana gelsin veya başkasına gitsin.

Önemli olan kişinin kendisi için bunu seçmiş olması. Bakın burası çok kıymetli bir nokta. Ben bu seçime çok değer veriyorum. Meraktan bile olsa değer veriyorum. İnsanın kendiyle çalışması gerçekten kolay birşey değil. Öyle güle oynaya olmuyor. Tamam onlar da var ama gerçeklerden geçmek cesaret ister. Gerçek seni görmeye kalkmak, kendi yaralarına dokunmak cesaret ister. Ben hangi amaçla gelmiş olursa olsun kişiye kendisi için yapmış olduğu bu seçimin önemini birkaç cümle ile mutlaka anlatırım. Yaptığım çalışmalar bütünsel olduğu için ayrı ayrı değil de genel olarak iyi etkiler bırakıyor.

Yani, ben Fasya masaj seansı yaparken bile aslında kişinin yine ruhuna, zihnine, kalbine dokunuyorum, sadece fiziksel bedeni ile çalışmış olmuyorum. Ağırlıklı olan bedensel çalışma ama aslında bütünsel. Nefes seansı, cranio-sacral zaten tamamen bütünsel çalışmalar. Genel olarak danışanlarımdan güzel dönüşler alıyorum. Ağrılarında azalma olsun, içsel olarak yaşadıkları dönüşümler olsun, hayatlarına sirayet eden kısımlar olsun…

Genelde beni seviyorlar, başta çekimser olanlar bile seviyor memnun oluyor. Çünkü geldiklerinde açık ve net bir tavırla karşılaşıyorlar. Artı o süre zarfı boyunca tüm dikkati ile onun için orada olduğunu hissettikleri birisiyle karşılaşıyorlar. Bunu hissettirmek, kişinin güven duyması açısından çok hassas bir noktadır. Ben, bana gelen insanları sevgiyle karşıladığım için onlardan da benzer karşılıklar alıyorum.

Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar. Bunun sebebi nedir?

Korku. Korku çok güçlü bir duygu. Potansiyeli olduğunun farkında olsalar bile korkarlar. Çünkü değişim cesaret ister. Değişimin içinde bilinmeyen şeyler vardır. Değişimle beraber belki işin, belki hayatındaki insanlar, belki yaşadığın yer değişir. Bunların hepsi konfor alanı dediğimiz kısma dahildir. Yani, alıştığımız yerdir. İçinden çıkılması en zor kısım odur. Oradan çıkınca artık sen eski sen olmayacağını bilirsin.

Bilinçli şekilde bilmesen bile içinde bir yerlerde bilirsin. Eski sen, eski hayatın bir daha eskisi gibi olmayabilir. Ve işte bu korku yaratır. Bu korkuyla da kişi olduğu yere tutunur. Hastalıklarda da bu böyledir. Ağrıdan ölüyorum der ama seansa gelmez. Bir sürü bahanesi vardır. İşe yaramayacağını bile bile habire doktora gider, bir sürü teste girip çıkar, birkaç saat etki eden ilaçları kullanmaya devam eder de bir kere gelip seans almaz. (Burada doktor tedavisi gereken durumları konudan ayrı tutuyorum tabiki).

Şikayet edip durur. En kötüsü durduk yere acı çeker. Ama gene de gelmez. Çünkü o kişinin konfor alanıdır, hasta olmak. Gerçekte istediği şey iyileşmek değildir. Yoksa herkesin iyileşme potansiyeli zaten kendi içinde vardır. Ama kişi onu da inkar eder. Kadercilik oynar vs. Ve aslında hepimizin farklı farklı konfor alanları vardır. Bu kelimeyi de gene böyle çok kullanmaktan hoşlanmıyorum popüler oldu diye ama saklandığımız, bildiğimiz, içinde kendimizi tanıdığımız, kötü de olsa güvenli kabul ettiğimiz her ne varsa onlar potansiyelimizi sıkı sıkı hapsediyorlar.

Bu demek değil ki hadi bütün hayatını tümden değiştir. Bu tarz ifadeler yanlış anlaşılmaya çok müsaittir. Elbette kendimizi konforlu hissedicez, bu hayatta diken üstünde mi yaşayalım! Ama memnun değilsen, sıkışmış hissediyorsan, sıkıldıysan, enerjin tükendiyse, yeterince kendini ifade edebildiğin bir yerde değilsen vs. bunların hepsi tutunduğumuz, konforlu olmayan konfor alanlarımız. Tüm potansiyelimizi de sömürür.

Kendimizi gerçekleştirmemizin önünde barikat gibidir. Bu belki işindir, belki ilişkindir, belki yaşadığın yerdir… O her ne ise, senin sen olmana engeldir. Onu bırakmak zordur. Çünkü bırakınca ne olacağını bilemezsin ve bilinmeyen korkutucudur. Ve korku kişiyi tam da orada tutup, daha iyisine gitmesine izin vermez. Yani potansiyeli olsa bile öylece ortaya çıkmadan, çıkamadan kalır.

Yaptığınız işin ruhsal, psikolojik ve spritüel bir tarafı olduğu için bazı kişiler bu alana ön yargıyla yaklaşıyor. Bu tarzda düşünenleri nasıl ikna etmek gerekiyor?

Hayır, ikna etmek gerekmiyor. Ne bu iş ikna edilmesi gereken bir şey ne de insanlar ikna olmak zorunda. Kişi inanmayabilir. Ben bunu çok normal karşılıyorum. Onlara saygı duyuyorum. Eğer kişinin kafasında sorular varsa ve bana soruyorsa, seve seve anlatırım.

Eğer kişi kafasında tamamen inkar ediyorsa, ikna etmeye çalışmam. Birisi hazır olmadığı sürece siz ne anlatırsanız anlatın işe yaramaz. Anca hazır olan insan gelir. Hazır olmak şu demektir; ya zaten eğilimi vardır ya da yaşadıkları onu bu gibi şeylere açık hale getirmiştir.

Bu alanda faaliyet gösteren diğer uzmanlardan farklı olarak neler yapıyorsunuz?

Öncelikle acele etmiyorum. Aldığım eğitimleri önce kendim bir süre deneyimliyorum. Sonra başka insanlara uyguluyorum. Yaptığım seanslar açısından soruyorsanız şayet, benim aldığım eğitimleri Türkiye’de uygulayan çok az insan var. Siz de biliyorsunuz ki çeşitli ekoller var. Ve ben bizzat Osho’nun öğrencisinden ve onun da öğrencilerinden eğitim almış biri olarak; onlardan öğrenip alıp uyguladığım nice ince noktaların, henüz başka hiç bir yerde uygulandığını görmedim.

Öyle noktalar var ki bir seansın tüm hassasiyeti, kırılganlığı o noktaların içinde. Ve ben bunları onlardan öğrendiğimi, başkalarında görmediğim zaman anladım. Beni tüm bu sistemin içinde ayıran, o ince noktaları uyguluyor olmam. Ve bir diğer ayıran şey ise; bana ağrısıyla gelen bir insanı ben direkt anlıyorum. Anlamaya çalışmıyorum. Anlıyorum. Şuana kadar bana ağrısını tarif edip de benim daha önce bedenimde hissetmediğim bir ağrı duymadım.

Çünkü zaten ben o ağrıyı tanıyorum. Kişi anlaşılabiliyor muyum endişesi taşımadan, anlaşıldığını görüyor. Ben o ağrıya nasıl yaklaşacağımı biliyorum. Gene kendi bedenimden. Benim en büyük farkım bu. Farklı bir şey yapmıyorum, yaptığım her şey zaten farklı.

Siz hayatınızdaki dalgalı dönemleri nasıl atlatıyorsunuz? Yaptığınız bu çalışmaları siz kendinizde nasıl deneyimliyorsunuz?

Öncelikle ben kendi dönüşüm yolculuğuma çok önem veriyorum. Bunun ömrümüzün sonuna kadar giden bir yol olduğunun farkında ve kabulündeyim. Belki de o yüzden acelem yok, hele ki ‘oldum ben’ modum hiç yok. Eğer o moda girersem kendi yoluma tuzaklar kurmuş olurum.

Meditasyonlar, nefes egzersizleri yapmaya devam ediyorum. Bazı dönemler azaltıyorum, hatta bazen kısa süreli ara verdiğim de oluyor. Ama genel olarak devam ediyorum. Eğer ki dalgalı ya da zor bir süreçten geçiyorsam ilk başta o konuyla ilgili bana hangi çalışma iyi gelecekse onu yapıyorum.

Ama yeterli gelmez ve desteğe ihtiyaç duyarsam da başta kendi hocam olmak üzere birlikte eğitimlere katıldığım, bildiğim, güvendiğim kişilerden destekler alıyorum. Bedensel bazı durumlarda fizyoterapistime başvuruyorum. Bazen de kitaplardan destek alıyorum. Hem yeni birşeyler daha öğrenmiş hem de tecrübe etmiş oluyorum. Eğer ki karşıma yeni birşey çıktıysa ve uygulayıcısına güvendiysem de bir çalışmasına katılıyorum. Ben çok açık bir insanım bu konularda, o sebeple zor zamanımda bana neyin iyi gelme ihtimali olduğunu hissedersem onu yapıyorum.

Eğer bu tek başıma kalmaksa da bir süre tek başıma kalıyorum. Yaptığım her çalışmanın, katıldığım her çalışmanın bendeki etkilerinden genellikle memnunum. Çünkü öncelikle kendimi desteklemeyi biliyorum. Tıkandığım noktada kimlerden destek alabileceğimi biliyorum. Daha da farklı birşey ise ihtiyacım, mutlaka kime veya neye gideceğimi ya da beklemem gerektiğini iç sesimden duyuyorum.

O sebeple neyi tercih edersem çoğunlukla o şey bana fayda getiriyor. Fayda görme noktasına kısaca değinmek istiyorum bu aşamada. İnsanlar anında fayda görmek istiyorlar. İşte acele, burada da görevde. Hayır her zaman öyle olmaz. Etki etmemiş gibi gelen birşeyin faydasını bazen sonradan da görebilirsiniz. Bu noktada kendinize karşı çok iyi bir gözlemci olmanız size yardımcı olacaktır. Bazen birşeyler anında fark yaratırken bazen bu zaman alır. Zaten şifa ve dönüşüm belli bir süreç gerektirir.

Bu alanda hizmet almak isteyenlere ne tavsiye edersiniz? Hizmet alacakları uzmanlarda hangi özelliklerin olup olmadığına dikkat etsinler?

Sosyal medyada bazı görseller yanıltıcı olabiliyor. Hangi eğitimleri aldığını paylaşmış mı, aldığı eğitimleri kendi üzerinde deneyimlemiş mi, ne zamandan beri bu işlerin içinde, kendisi ne süreçlerden geçmiş ya da geçiyor, kendi dönüşümü ile hala ilgileniyor mu yoksa oldum ben modunda mı takılıyor, eğitim alır almaz seans yapmaya mı odaklanmış vs. bunlara baksınlar.

Sizin gibi profesyonel olarak bu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye ediyorsunuz?

Acele etmeyin, kendinize zaman tanıyın. Önceliğin kendi dönüşüm yolculuğunuz olduğunu bilin. Kendiniz üzerinde dolu dolu çalışmadığınız hiç bir şeyi uygulamaya kalkışmayın. Bir insanın hayatına dokunacağınızın bilinciyle hareket edin. Bu rastgele yapılacak bir iş değil. Seans alanı çok kutsal bir alandır.

Bu işlerin hassasiyetini ve önemini kavrayın. Eğer henüz kendinizde bu hassasiyetin yeterince oluşmadığını hissediyorsanız kimseye dokunmayın. Açık olun başka yöntemlere, başka deneyimlere. Araştırmacı ve özellikle çok iyi gözlemci olun. Mükemmel olmaya değil iyi insan olmaya odaklanın. İyi seansları iyi insanlar yapar. Kalbinizden yaklaşın. Sevginin en güçlü şifa kaynağı olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın.

Son olarak okuyucularımız için bir mesajınız var mı?

Kendi iç sesinizi duymaya çalışın ve onu dinleyin. Ayrıca benimle yapmış olduğunuz bu röportaj için sizlere de teşekkür ediyorum.

Benzer

Yorum Yaz