İnsan Olmanın Özgürlüğü – Cem Berber

Editör

Klinik Psikolog Sayın Cem Berber ile ‘İnsan Olmanın Özgürlüğü’ hakkında çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Cem Berber. Klinik psikoloğum ve yarı zamanlı öğretim görevlisiyim. Lisans eğitimini Yeditepe Üniversitesi Psikoloji bölümünde tamamladım. Hemen akabinde yüksek lisansımı tamamladım.

Alanda çocuklarla çalışmaya başladım. Bu serüven yıllar içerisinde yetişkinler ve ailelere döndü. Verdiğim eğitimlerde bu çerçevede geniş bir yelpazeye kavuştu.

Gezmeyi ve eğlenmeyi de çalışmayı sevdiğim kadar severim açıkçası. Deniz tatilleri en favori tatillerim arasındadır. Şu aralar izleme konusunda pek iyi olmasam da, komedi dizilerini takip etmeyi severim. Biraz alanın da etkisiyle olsa gerek, kendimi inşa etme sürecinden ve kişilik analizlerinden büyük haz alırım.

”Çok içten hissedeceğimiz insan olmanın özgürlüğünü görmezden gelmeyelim.”

Bu alana uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermemiz nasıl oldu?

Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi öğrencisiydim, hatta 2. Dönem mezunuyum. O dönemler üniversite için alan arayışında olduğumuz süreçlerde biraz arada kaldığımı hatırlıyorum. Sağlık alanına ilgim vardı ama sayısal okuma şansımız yoktu. Genel olarak arkadaş kitlem de hukuk ve siyasal alanlara ilgi duyuyorlardı.

O noktada ailem de aslında yol gösterici oldu. Sonra kendime dönüp baktığımda çocukluktan itibaren ilişkilerdeki rolüm, okuduğum kitapların içeriği doğrultusunda ısınmaya başladım psikoloji alanına. Bu alanda ders veren hocalarımın da cesaretlendirmesiyle psikoloji alanında bir serüvenim başladı.

Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda ruhsal zihinsel ve bedensel olarak değişiklikler oldu mu? Neleri fark ettiniz?

Açıkçası alanın kendi hayatımda etkisi çok fazla oldu diyebilirim. Birçok insanı dinlerken aslında birçok dünyanın olduğunu da fark ediyorsunuz. Çok hızlı bir şekilde dünya görüşünüz genişlemeye başlıyor ve akabinde kendi küçük dünyanızı sorgulamak zorunda kalıyorsunuz. Bu durum tabi fazlaca kırılmalar yaşattı.

Başa çıkabilmek için de terapistin terapi alması gerektiğini savunduğumdan dolayı terapilerime başladım. Sonuçta terapiye bir derinlik kazanma ve görüş genişletme yolu olarak bakabiliriz. Ben bu derinliği göze alıp daldıkça danışanlarımın daha da cesaretli olduklarını, daha fazla kendilerine dönebildiklerini gözlemledim.

Kendi hayatımın içerisinde de aslında gündelik hayatta sıklıkla kullandığımız sıkıldım, dağıldım, çözüldüm gibi kelimelerinin altının ne kadar dolu olduğunu ve kelimeleri hem bedenen hem de ruhen çok fazla deneyimlediğimizi, bunların terapi ile nasıl toparlanır hale geldiğini deneyimlemiş oldum.

Danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?

Bireysel terapilerde yoğun olarak kimlik bulma çabasıyla geliyorlar. Genel olarak ”Ben kimim? Niçin bu hayattayım?” ”Bu hayatın anlamı ne?” tarzında sorularla geliyorlar ve kendi analizlerine giriyorlar. Bununla beraber ilişki sorunları, cinsel işlev sorunları, depresyon gibi şikayetlerle de gelen danışanlarım bulunuyor.

Temelde aslında hayatı anlamlandırmak, hayatı kontrol etmek, kendi hayatının uzmanı olmak konusunda dertleri olan kişiler geliyor. Bu sayede kendilerini tanıyıp sınırlarını oluşturabiliyorlar.

İnsanların farkındalıkları arttıkça hayatlarında yolunda gitmeyen ve kötü giden şeyleri değiştirmek istiyorlar. Bedensel ruhsal ve zihinsel açıdan sizden hizmet alanlarda nasıl bir etki bırakıyorsunuz?

Birçok terapi ekolü mevcut aslında ama asıl olan danışana en uygun yaklaşımı görmemiz mümkün değil. İnsan çok boyutlu, çok daha komplike bir yapı. Ben seanslarımda bu çok boyutlu yapıya odaklanmaya çalışıyorum ve bunun inşası üzerine çalışma yapıyorum.

Danışanlarıma bu inşa sürecini göstermeye çalışıyorum. Seans odasında 50 dakika boyunca danışana kendisi olabilmeyi deneyimletmeye çalışıyorum. Kendisi olabilmenin korkunç bir şey olmadığıyla yüzleşmesini sağlıyorum. Ve seans odasında ikili bir şekilde dürüst açık ve gerçek bir ilişki kurmayı önemsiyorum. O yüzden gelen kişiler kendilerini hasta eden, yapay ilişkileri çok daha rahat fark edebiliyorlar.

Diğer bir alanda da cinsel işlev bozuklukları ile gelen danışanlarda, ilişkilerinin ilişkisel ve duygusal boyutlarını inceliyoruz. Söylenmemiş duygularını açığa çıkarıyoruz. Çiftlerin çok daha gerçekçi bir düzlemde ilişkide olmalarını sağlıyorum. Akabinde davranışsal ödevlerle beraber daha keyifli ve doyumlu bir cinsel hayat yaşamaları konusunda yardımcı oluyorum.

Bu alanda hizmet almak isteyenlere ne tavsiye edersiniz? Hizmet alacakları uzmanlarda hangi özelliklerin olup olmadığına dikkat etsinler?

Öncelikle hazır olup olmadıklarını anlamaları gerekiyor. Bu hazır olunuş hem maddi hem de manevi anlamda tabi ki. Çünkü yıllar boyunca süren seanslar olabiliyor. Kişinin buna hazırlıklı olması gerekiyor. Akabinde seans alacak kişi her zaman iyi hissetmeye odaklanmamalı. Bu bir yanılgı olur.

Çünkü seansların bir çoğunda danışan iyi hissetmez. Yüzleştirmeler ile zorlanacağını bilmelidir ama en büyük tutku, bu konuda tamamen kendisi olmayı deneyimleyeceği bir zaman dilimi olduğunu unutmamalıdır.

Uzmanlar konusunda ise, danışan ne çalışmak istiyorsa o alanda çalışma yapan uzmana gitmesini tavsiye ederim. Tabi uzmanın eğitimlerini almış alanında yetkin birisi olduğunu da incelemek gerekir.

”İnsan çok boyutlu, daha komplike bir yapı. Ben seanslarımda bu çok boyutlu yapıya odaklanmaya çalışıyorum ve bunun inşası üzerine çalışma yapıyorum.”

Son olarak sizi dinleyenlere/bu yazıyı okuyanlara bir mesajınız var mı?

Bir tane hayatı biricik, kendimiz olarak deneyimlemekten daha kıymetli bir olayın olmadığını hatırlatmak isterim.

Yaptıklarımız, çabalarımız bizi değerli yapmaz ya da travmalarımız bizi değersizleştirmez. Biz insan olarak değerli ve biricik varlıklar olduğumuzu içselleştirebilirsek zaten hayatta anlamlı şeyler yapmamak rahatsız edici olmaya başlar. Çok içten hissedeceğimiz insan olmanın özgürlüğünü görmezden gelmeyelim.

Benzer

Yorum Yaz