Diyetisyen Sayın Büşra Ertüren ile ‘Bedenimize Saygı Duymak’ üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Ben Büşra, 27 yaşındayım ve İstanbul’da yaşıyorum. Yeme davranışı, sezgisel yeme, bozulmuş yeme ve yeme bozuklukları alanlarında diyet dışı yaklaşım ile çalışan bir diyetisyenim. Aynı anda yüksek lisans eğitimime de devam etmekteyim.
Bu alana olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Alana ilgim üniversitenin son senesinde başladı. O zaman böyle bir alan olduğunu bilmiyordum bile. Sadece diyet listeleriyle hayatımı geçiremeyeceğimi fark ettim ve araştırmaya başladım.

Bu alanla ilgilenmeye başladıktan sonra sizin hayatınızda neler değişti, hangi alanlarda açılım oldu?
Diyet alanından çıkmak başlangıçta zordu çünkü bildiğim ve güvende hissettiğim bir yerdi. Diyet dışı yaklaşım daha yeni ve öğrenmek için gerçekten çaba isteyen bir alan.
Bu alana ilgim olduktan sonra özellikle yeme bozuklukları ve beden imajı alanlarına yakınlaştım. Lisans eğitiminde daha çok yüzeysel öğrendiğimiz bu alanın derinine inmek çok güzeldi.
”Diyet yapmayı, kısıtlamayı ve aşırı yemeyi bıraktım. Artık bedenime bakım verebiliyor ve ona saygı duyabiliyorum.”
Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda ruhsal zihinsel ve bedensel olarak değişiklikler oldu mu? Neleri fark ettiniz?
Tüm hayatım değişti diyebilirim çünkü alanda çalışmaya başlamadan önce kendi yeme davranışımı iyileştirdim. Diyet yapmayı, kısıtlamayı ve aşırı yemeyi bıraktım. Artık bedenime bakım verebiliyor ve ona saygı duyabiliyorum.
Eskiden sadece bedenimi değiştirmek için zorla ve kısa dönemli yaptığım sporlar yerine sevdiğim egzersizleri yapabiliyor ve en önemlisi bundan zevk alabiliyorum. Ve bu sadece yemeklerle olan ilişkimi değil, hayatımdaki diğer ilişkilerimi de iyileştirdi.
Bize biraz kendi yolculuğunuzdan ve hikayenizden bahseder misiniz?
Üniversite yıllarımda sürekli diyet yapıyordum. Hayatım diyette ve diyette değil şeklinde ikiye ayrılmıştı. Bu süreçte bedenim küçülse de kendimi uzun vadede daha iyi ve sağlıklı hissetmiyor-dum. Çünkü diyet yaptıkça, yiyeceklerle ve bedenimle aram bozulmaya başlamıştı.
Artık sürekli ne yemem ve ne yememem gerektiğini düşünüyordum. Bedenim eskiye göre daha küçük olsa da sürekli onu yargılayacak bir şey buluyordum. Bir pantolonum dar da gelse gidip büyük bedenini alamıyordum. İçim rahat bir şekilde sevdiğim yiyecekleri yiyemiyordum. O anda yediğimden çok keyif alsam da sonrasında gelen kilo alma korkusu yanında pişmanlığı da getiriyordu.
Artık bir gün bütün hayatımı bu şekilde yaşamak istemediğimi fark ettim ve araştırmaya başladım. Bu sayede de sezgisel yeme ile karşılaştım. Önce kendi üzerimde pratiğe başladım sonrasında da bu alanda danışmanlık vermek için eğitim aldım.

Uzmanlaştığınız bu sezgisel beslenme konusu son zamanlarda oldukça popüler oldu. Siz bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?
Hem mutluyum, hem de endişeliyim aslında. Mutluyum çünkü bozulmuş yeme ve yeme bozukluğu yaşayan çok fazla insan var ve onlara ulaşabilmek, bir çıkış yolu olduğunu gösterebilmek çok değerli.
Ancak aynı zamanda alan popülerleştikçe yanlış anlaşılmaları da yanında getiriyor. Bu alanı benimsemek yerine reklam amacıyla kullanan uzmanlar artıyor. Bu da endişe verici.
Danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?
Her diyeti denemiş, her diyetisyene gitmiş ama yine de bedeni ve yemeklerle ilgili yaşadığı sorunları çözememiş ve artık ne yapacağını bilemeyen kişiler son çare olarak bana geliyorlar. Aynı zamanda aşırı yeme ve tıkınırcasına yeme yaşayan danışanlarım ve beden imajı sorunları yaşayanlar da çoğunlukta oluyor.
Özellikle odaklandığınız ve danışanlarınızda çözüm bulduğunuz alanlar nelerdir? Varsa düzenlediğiniz eğitimlerin ve çalışmaların içeriğinden bahseder misiniz?
Öncelikle çoğu kişi çok fazla yediğini düşünse de danışanlarımda en sık karşılaştığım şey yetersiz beslenme oluyor. Sanılanın aksine yetersiz beslenme her zaman zayıf insanlarda karşılaştığınız bir şey değil. Bu yüzden öncelikle yeterli ve düzenli beslenmeyi ve bedene bakım vermeyi öğreniyoruz.
Çok basit gibi gelse de diyet kültürünün baskın olduğu ve bozulmuş yemenin “normal” gibi görüldüğü bir dünyada, zorlanılan bir aşama olabiliyor. Bunun yanında açlık ve tokluğu keşfetme, duygusal yeme, diyet kültürünü tanıma, keyifle hareket etme, ya hep ya hiç davranışından kurtulma gibi yerler üzerine odaklanıyoruz.
Şu anda birebir danışmanlık dışında bir eğitim vermiyorum ancak yakın zamanda olabilir.
Sürekli kendinizi geliştirmeye ve bu alanda en son gelişmeleri yakından takip etmeye devam ediyorsunuz.
Evet, alanımız gerçekten her gün değişip gelişen bir alan. Ben son zamanlarda yüksek lisans bitirme çalışmamın da konusu olan sezgisel yemenin tıkınırcasına yeme üzerine etkisi konusuna odaklanıyorum.
Uzmanlık alanınızda gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hayaliniz ve projeleriniz neler?
Kafamda çok fazla fikir var aslında ama en yakın projelerimden biri podcast. Danışanlarım da bu konuda oldukça destekçi çünkü bu alanda ingilizce çok güzel podcastler var ancak Türkçe podcast oldukça az.
Bunun yanında çalıştığım yer olan Vavelya Psikoloji ile birlikte workshop planlarımız var. Araçlar değişse de en büyük hayalim bu alanın ihtiyacı olan herkese ulaşması için elimden geleni yapmak.
Son yıllarda bu alana ilgi oldukça arttı. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet maalesef ben de sezgisel yemeyi diyetle birlikte yürütmeye çalışan ve sezgisel yeme ile zayıflama vaadi veren çok fazla uzman görüyorum. Tabiki bu bakış açısı çoğu kişi için daha cazip gelebiliyor ama maalesef mümkün değil.
Sezgisel yemenin ilk prensibi “diyet zihniyetini reddetmek”tir. Yani bu alanı öğrenmek için önce diyetleri bırakmamız gerekiyor. Kiminle çalışırsak çalışalım önce alanla ilgili kısa da olsa bir araştırma yapmak önemli.
Bedensel ruhsal ve zihinsel açıdan sizden hizmet alanlarda nasıl bir etki bırakıyorsunuz?
Diyet dışı yaklaşım ve sezgisel yemenin en önemli yanı sadece fiziksel iyileşmeye odaklanmaması. Sağlığa bütüncül yaklaşıyoruz.
Sezgisel yemenin bilimsel olarak kanıtlanmış yararlarında bazıları; düşük beden kitle indeksi, düşük trigliserid, yüksek HDL, yüksek benlik saygısı, beden takdiri, güçlü başa çıkma becerileri, iyimserlik, refah, psikolojik dayanıklılık, çeşitli besin alımı, düşük oranda yeme bozukluğu riski, düşük duygusal yeme gibi şeylerdir.
Ayrıca beden ile kurulan güvenin kişilerin hayatlarının diğer alanlarına da yansıdığı görülüyor.
”Sanılanın aksine yetersiz beslenme her zaman zayıf insanlarda karşılaştığınız bir şey değil. Bu yüzden öncelikle yeterli ve düzenli beslenmeyi ve bedene bakım vermeyi öğreniyoruz.”
Tam tersine, bedenlerimize güvenirsek ve sürekli kontrollü olmazsak bedenlerimizin sürekli büyüyeceği ve sağlıksız olacağımız söylendi. Bu bakış açısıyla büyüyen kişilerin bunun tam tersini savunan bir yaklaşım için adım atması oldukça korkutucu gelebiliyor.
Yaptığınız işin ruhsal, psikolojik ve spritüel bir tarafı olduğu için bazı kişiler bu alana ön yargıyla yaklaşıyor. Hatta hiç inanmayanlar da var. Bu tarzda bir düşünceye sahip olanları nasıl ikna etmek gerekiyor?
Sezgisel yeme sadece iç güdüsel veya duygularımıza göre beslenmek gibi görülebiliyor ancak tam olarak öyle değil. Sezgisel yeme 120’den fazla çalışma ile kanıtlanmış bir yaklaşımdır.
Ben kimseyi ikna etmeye çalışmıyorum ama bu şekilde yaklaşan kişiler eğer öğrenmeye açıksa dilediği soruyu cevaplıyorum ve güzel bir sohbet olabiliyor. Eğer konu ilgisini çekerse elimdeki çalışmaları veya paylaşımları gönderebileceğimi söylüyorum. Eğer okuyucularınızdan da inanmayan ama merak eden olursa bana ulaşabilirler.
Kendi özel yaşamınızda arkadaşlıklarınızda bu uzmanlığınızı arka planda kullandığınız ve kişiler hakkında analiz yaptığınız durumlar oluyor mu? Neler gözlemliyorsunuz ve neler fark ediyorsunuz?
Evet, kesinlikle oluyor. Öncelikle diyet kültürünü ve bozulmuş yemeyi öğrendiğinizde gerçekten gün içinde her yerde bunlarla karşılaşıyorsunuz. Daha önce bana normal gelen ama aslında hiç de normal olmayan sohbetlerin içinde kaldığım oluyor.
Sanırım en çok karşılaştığım şey artık kimsenin diyet yapmaması. Yani etiket olarak “diyet” yapmıyorlar. Bunun adı “dikkat etmek” veya “sağlıklı beslenmek” gibi şeyler olabiliyor. Ama yiyeceklerle ilişkilerine baktığımızda tamamen kısıtlama, bozulmuş yeme ve diyete yönelik davranışlar oluyor. Bozulmuş yemenin bu kadar normalleşmesi ve “normal yeme” haline gelmesi endişe verici oluyor.
Bu alanda faaliyet gösteren diğer uzmanlardan farklı olarak neler yapıyorsunuz?
Tamamen diyet dışı yaklaşımı benimsemiş uzman sanılandan çok daha az. Diyetle birleştirilmiş hali şu anda daha yaygın. Benim pratiğimin tamamen diyet dışı olduğunu söyleyebilirim. Ben danışanlarıma her zaman güvende hissettirmeye, asla yargılamamaya ve her bedende kabul ve saygıyı hak ettiklerini hissettirmenin çok değerli olduğunu düşünüyorum.
Hiç unutamadığınız bir danışan hikayeniz var mı? Size hangi sorunla geldi ve sürecin sonunda ne oldu?
30 yaşında kadın bir danışanım vardı, yurtdışında yaşıyor ve büyük bir şirkette üst düzey yönetici olarak çalıyordu. İlk diyetine annesinin isteğiyle 8 yaşında başlamıştı.
Sürekli bir diyetten diğerine geçiyor ve aynı kiloyu verip daha sonrasında fazlasıyla geri alıyordu. Birçok kez evin içinde ağlayarak dolaşırken aynı anda sürekli ağzına bir şeyler tıkıştırdığından ve kendini çok yalnız hissettiğinden bahsediyordu.
Aynı zamanda yoğun umutsuzluk ve utanç duyduğu dönemde intihar düşünceleri vardı. Yaşadığı depresyon tıkınırcasına yemesine katkıda bulunuyordu. Bir süre sonra tıkınırcasına yeme sonrası arınma davranışı oluşmaya başlamış ve bunun durumu iyi yöneticeğini düşünmüş.
Bu, geçici bir rahatlama yaşasa da sonrasında daha derin bir suçluluk, utanç ve umutsuzluğa katkıda bulunmuştu.
Arınma davranışı neyse ki çok uzun sürmemişti ama tüm bu süreç yaklaşık 15 sene kadar sürmüştü. Daha önce birkaç kez yardım almayı denese de başarılı olamamıştı.
Sonrasında bizim yollarımız kesişti ve birlikte çalışmaya başladık. Diyet yapmama kavramı başlangıçta çok korkutucu geldi. Asla başka bir diyete girmemek ve o andaki kiloda kalma fikri seçenek bile değildi onun için. Ve diyeti bırakırsa bedeninin sürekli büyümeye devam edeceğini düşünüyordu.
Korkutucu da olsa sürece şans vermek istedi. Her durumda birlikte olacağımızı bildiği için artık eskisi kadar yalnız hissetmemeye başladı. Sürecimizin zorlu olacağını biliyordu ama davranış ve bakış açısı değişikliği konusunda oldukça azimliydi. Geçmiş davranışlarının da öğrenilmiş bir şey olduğunu, bu yüzden yeni davranışları da öğrenebileceğini keşfettiği an çok büyük bir rahatlama yaşamıştı.
Özellikle beden algısı ve öz değer eksikliği üzerine yaptığımız çalışmalar sırasında göz yaşlarını tutamıyordu. Çünkü hiçbir zaman kendine karşı bu kadar sert olduğunu düşünmemişti. Görüntüsünün dışında, insan olarak sunacak çok fazla şeyi olduğunu bilmesi çok güçlendiriciydi.
Belki çoğu insan için basit görünse de, açlığını hissetmesi ve bu sinyale cevap verebilmesi ve rahat tokluğu yakalayabilmesi, onun için hayatını değiştiren bir deneyimdi. Çünkü çocukluğundan beri uzun süreli aşırı açlıklardan veya nefes alamayacağı kadar tok hissettiği doygunluktan başka bir şey bilmiyordu.
Hayatı boyunca çok sevdiğini düşündüğü yiyeceklerden bazılarını aslında sevmediğini keşfetti, ilk kez bir hamburgeri doyduğunu fark edip yarım bırakabildi, evinde haftalarca, belki aylarca yarım kalan cips paketleri, dondurma kutuları oluyordu.
Sürecimizin sonunda tıkınırcasına yemeyi yendik ve sezgisel yemeyi öğrendik. Hala yemek yemeyi çok seviyor, yemeklerden zevk alabiliyor, yemeklerle sosyalleşebiliyor ve bunun yanında bedenine saygı duyup onu dinleyebiliyor ve en önemlisi hayatını doya doya yaşayabiliyor.

Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?
Hazır hissetmiyor olabilirler. Yiyeceklerle ilgili veya bedenleriyle ilgili sorun yaşasalar da, adım atmaya hazır olmayabilirler. Bizim alanımız için hazır hissetmek önemli çünkü kimseye zorla yaptırabilece-ğimiz bir şey değil. Belki zorla diyet listesi uygulanabilir ancak kimseye zorla bedenine bakım verdiremeyiz veya beden sinyallerini keşfetmeyi öğretemeyiz.
Hazır olmamanın dışında, korku da oldukça güçlü bir duygu. Sezgisel yemenin kiloya odaklanmaması ve süreçte bir listenin olmaması çoğu kişi için korkutucu olabiliyor. Çünkü bize bedenlerimize güvenebileceğimiz öğretilmedi.
Siz hayatınızdaki dalgalı dönemleri nasıl atlatıyorsunuz? Yaptığınız bu çalışmaları siz kendinizde nasıl deneyimliyorsunuz?
Sezgisel yeme ve özellikle beden imajı pratikleri günden güne geri dönebileceğiniz ve ihtiyaç duyabileceğiniz pratikler. Herkes gibi benim de kendimi daha kötü hissettiğim günler oluyor. Alanda uzman da olsanız, bu günler hepimiz için var.
Benim şanslı olduğum konu, geçmişte kötü beden imajı yaşadığım günler tüm günümü mahvedebiliyor ve kendime bakım vermemin önüne geçebiliyorken, şu anda belki 10 dakikamı etkiliyor ve günüme devam edebiliyorum.
Danışanlarımda da üzerine çalıştığımız şey bedenimiz hakkında kötü hissettiğimiz günleri yok etmek değil (çünkü hiçbir zaman yok olmayacak), bu günler geldiğinde günümüzü minimum etkilemesini sağlamak oluyor.
Bu alanda hizmet almak isteyenlere ne tavsiye edersiniz?
Uzman ve danışan ilişkisi çok değerli. Karşınızdaki kişi ile uyuşmak, kendinizi güvende hissettmek ve ne olursa olsun yargılanmayacağınızı bilmek bence önemli.
Uzman çok bilgili de olsa, işini çok iyi de yapsa eğer kendinizi seanslarda rahat hissetmiyorsanız verim almak zorlaşıyor. Bir de tabii bu alanda çalışmak istiyorsanız, destek alacağınız uzmanın gerçekten diyet dışı mı çalışıyor yoksa diyetle karıştırıp kilo kaybı vaadi mi veriyor ona dikkat edin.
”Bedeninizin yeterli olmadığını ve onu beğenmemenizi, ondan nefret etmenizi söyleyen bir dünyada,
hem kendiniz hem de gelecekteki nesiller için bedeninize saygı duymayı seçin.”
Bu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Özellikle yeme bozukluğu ve bozulmuş yemesi olan kişilerle çalışmak çok önemli. Verebileceğim en iyi tavsiye, bu alanda çalışmaya başlamadan önce kendi bakış açınız, bu konu ve bedenler hakkındaki inançlarınız ve kullandığınız dil üzerinde çalışın. Özellikle bu alanda çalışan profesyoneller için başkalarıyla nasıl etkileşimde bulunduğumuz ile ilgili daha derin bir bakışa ihtiyacımız var.
Son olarak bu yazıyı okuyanlara bir mesajınız var mı?
Hepimiz bedenlerimiz ve yemekler hakkında bazı yanlış inançlar ile büyüdük. Ama artık bu inançları değiştirme sorumluluğu sizde. Bedeninizin yeterli olmadığını ve onu beğenmemenizi, ondan nefret etmenizi söyleyen bir dünyada, hem kendiniz hem de gelecekteki nesiller için bedeninize saygı duymayı seçin.
