Dil Orucu & Kullandığımız Kelimeler – Bilge Karadeniz

Editör

Türkiye’nin En Büyük Değişim Sitesi Megareform’da bu haftanın canlı yayın konuğu Yazar ve Eğitmen Bilinçaltı Okuma ve Hayat İyileştime Uzmanı Sayın Bilge Karadeniz oldu. Dil Orucu ve Kullandığımız Kelimeler hakkında söyleşimizi yaptık.

İnci Hocaoğlu: Merhaba. İyi akşamlar, herkese. Ben, sunucunuz İnci Hocaoğlu. Türkiye’nin mega değişim sitesi, megareform.com.tr’ nin Instagram canlı yayınına hepiniz hoş geldiniz. megareform.com.tr zihinsel, bedensel ve ruhsal açıdan iyileşme arayan herkesin ziyaret etmesi gereken bir site. Umarım bu yayınlarla da sitemizi daha geniş kitlelerle de paylaşabiliriz.

Bu akşamki canlı yayın konumuz; dil orucu ve kullandığımız kelimeler. Canlı yayın konuğumuz; yazar ve eğitmen Bilge Karadeniz. Kendisi, bilinçaltı okuma ve hayat iyileştirme uzmanı. Aynı zamanda numeroloji ve kelimelerin gücü eğitimi veriyor.

Şimdi Bilge Hanım’ı yayına davet ediyorum. Bugünkü konumuz, çok heyecan verici bir konu. Hepimiz günlük hayatta birtakım kelimeler kullanıyoruz ama bunların ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu Bilge Hanım, bize anlatacak bugün. Hoş geldiniz. 

Bilge Karadeniz: Hoş buldum.  

İnci Hocaoğlu: Nasılsınız? 

Bilge Karadeniz: İyiyim. Çok teşekkürler. Siz nasılsınız? 

İnci Hocaoğlu: Teşekkürler. Ben de çok iyiyim. Öncelikle sizi tanımayan takipçilerimiz vardır, diye düşünüyorum burada. Kendinizden biraz bahsederseniz… 

Bilge Karadeniz: Tabi ki. 

İnci Hocaoğlu: Buralarda sizi tanımış olurlar. Biz tanıyoruz ama. 

Bilge Karadeniz: Evet. 

İnci Hocaoğlu: Onlar da tanısınlar.  

Bilge Karadeniz: Bizler, hayatı iyileştirme üzerine… Hayatı iyileştirme teknikleri adı altında daha çok bilinçaltı üzerine eğitimler veriyoruz. Aynı zamanda yine bilinçaltı üzerine özel danışanlarım da var. Hani birebir seanslar da yapıyorum. Üç tane de kitabım var, yine bu konularla ilgili. Yani psikoloji ve bilinçaltı üzerine. O kitaplarla da aynı şekilde yine bu şekilde hizmet veriyoruz, isteyen kişilere. 

İnci Hocaoğlu: Evet. Çok güzel. 

Bilge Karadeniz: Talebi olan… İsteyen de değil. Kelimelerimiz önemli.  

İnci Hocaoğlu: Doğru. Şimdi dil orucu deyince… Dil orucu, çok önemli bir konu aslında. 

Bilge Karadeniz: Evet. 

İnci Hocaoğlu: Kelimelerle dil orucunu nasıl sağlayabiliriz?  

Bilge Karadeniz: Evet. 

İnci Hocaoğlu: Ramazan ayında hani bedensel oruç yaparken dilimizin orucu da çok çok önemli.  

Bilge Karadeniz: Evet.  

İnci Hocaoğlu: Dinleyicilerimizle biraz bunu paylaşalım isterim. 

Bilge Karadeniz: Tabi ki. Şimdi hayat bizi sesimizle duyuyor. Yani var olan her şey titreşiyor. Hani Einstein’ında dediği gibi ‘E = mc²’, Tesla’nın deidği gibi ‘kainatı çözmek istiyorsanız titreşim düzeyinde bakın’ diye.

Ben, şu an konuşuyorum. Ben, konuşurken benim ses tellerim de titriyor. Çamaşır makinesi titriyor. Elimizdeki cep telefonlarımız titreşiyor. Yani kainatın titreşim üzerinden olduğunu zaten bizler… Birçok kişi artık bunun farkında. Tabi ki Kur’an-ı Kerim’ e bakacak olursak zaten ne diyor? Ol der, olur. Yani ‘kün fe yekün’… ‘Ol’ mekanizması… bu ‘ol’da da zaten doğa mekanizmasını söylüyor.

Bakın her şey iç içe… Doğa nedir? Sesinle yani konuşmalarınla bit talep… Yani Wi-Fi’ la internete bağlanıyorsun ya da doğayla… ‘Doğan’la, ‘sesin’le birlikte Rabbine bağlanıp onunla iç içe olarak isteklerini, taleplerini, dileklerini, niyetlerini talep ediyorsun. Şimdi o yüzden bizim, kullanmış olduğumuz kelimelerimiz, kainat bizi sesimizle duyduğu için çok önemli.

Kainat, seni düşüncelerinle de duyuyor fakat düşünce… Yani düşünmekten sonra bunu, buradan konuşmak, ifade etmek… O da zaten hani ‘boğaz çakrası’ deniyor. Aynı zamanda ‘Cebrail Makamı’ deniyor. Buradan ifadelerimizle birlikte bizler, kainata ‘ol’ emrini veriyoruz.  

İnci Hocaoğlu: Ne kadar etkili bir şey aslında, değil mi? İlk öğrenmemiz gereken şey; belki de konuşmaktan önce nasıl konuşacağımız? Hangi kelimeleri seçmemiz gerektiği? 

Bilge Karadeniz: Eskilerimiz dermiş ya; ağzını hayra aç!  

İnci Hocaoğlu: Evet. 

Bilge Karadeniz: Bakın; büyük lokma ye ama büyük söz konuşma. Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu, senin? Bakın, bunların hepsi atasözleri ve evliya sözleri. Şimdi neden sizce; ‘ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu, senin?’ deniyormuş. Ya da ‘ağzını hayra aç!’… Niye böyle bunlar söyleniyormuş?

Şimdi bu kelimeler, bu sözler, bu atasözleri boşu boşuna söylenmiş şeyler değil. Dönüyoruz; ta yüzyıllar önce Edirne’de, Trakya’da Beyazıt zamanında bir üniversite yapılıyor. Bu üniversitede de müzikle kişileri iyileştirme yapılıyor. Ben, bunu “Sözlerini değiştir ki kaderin değişsin” adlı kitabımda da zaten bunu vurguladım. 

İnci Hocaoğlu: Evet.  

Bilge Karadeniz: Burada mesela havale geçirenlere, felçli olanlara Rast müziği; sinirlilere Irak… Çünkü müzik de bir titreşim. Do-Re-Mi-Fa-Sol-La-Si… Yedi nota var. Gökkuşağında yedi renk var. Bizim vücudumuzda yedi çakra var. 7’nin gizemi…

Ve bizim beşinci çakramız da ifade çakramız. Yani müzik, ses, numeroloji, matematik… Yani o rakamlar… ‘B’ harfi, ‘A’ harfi… Bunların hepsinin bir titreşimi var ve frekansı var. Yani hayat bizi… Hani diyorlar ya; bir şeyi isteyin, niyet edin, olsun. Şimdi sen, burada titreşiyorsan… Konu başka bir yere gidiyor ama sen, burada titreşiyorsan; buradaki bir titreşimdeki bir isteği ve olasılığı hayatına çekemezsin. Çünkü sen, burada titreşiyorsun ama o olasılık, burada.

Buradaki olasılığa sahip olman için bu titreşime kendini yükseltmen gerekiyor. Onun için de tabi bilinçaltına inmen gerekiyor. Ata miraslarını, kodlarını çözmen gerekiyor. Kelimelerini düzenlemen gerekiyor. İçtiğin suyu düzenlemen gerekiyor. Bir bütün olarak çakralarının dengeli olması gerekiyor. Aura bedenimiz… Bizler, sadece bu beden değiliz. Bizim, bu bedenimiz olduğu

gibi eterik bedenimiz var. Bir tane daha bedenimiz var. Aura’mız var. Hani bazı insanlar bakar; Aura’yı görür. Bazı insandan elektrik alırız, bazı insanlar için deriz ki; hiç elektriğim tutmadı. Neden bunu söyleriz? Çünkü bunu söyleme sebebimiz o kişideki frekansın uyumlanmaması, esasında. 

İnci Hocaoğlu: Aslında bunu daha basitçe şöyle anlatabiliriz, belki: Bir radyo kanalı seçerken Klasik müzik dinlemek istiyorsak; radyoyu Rap müziğe ayarlarsak Klasik müzik yerine Rap müzik dinleriz.  

Bilge Karadeniz: Evet. 

Sunucu: Bizim de frekanslarımız, bu şekilde. 

Bilge Karadeniz: Ya şöyle… Radyoyu… Mesela diyelim ki; müzik dinlemek istiyorsunuz, radyonun ayarını değiştirirseniz cızırtılı yayın yapar. İşte insanoğlu da böyledir. Yani nefsi davrandığı zaman ya da frekansı düştüğü zaman radyo cihazı, cızırtılı yayın yapıyordur. Tam doğru radyoya getirdiğinde kanalı, güzel yayın yapar. Her an, an be an yayın yapıyoruz. An be an mesajlar alıyoruz.

Bir insanı gördüğümüz zaman: Ay! Hiç sevemedim, dediğimiz noktada o insandaki frekansımızın uyuşup uyuşmaması… Yoksa o insanı gördün, sana hiçbir şey yapmamış… Neyini hani gördün de daha elektrik alamadın? İşte o, elektrik dediğimiz şey de bir frekans. Seslerimiz, kullandığımız kelimeler, numeroloji bilimindeki işte ismimiz… O, isimler de bizlere boşa konmadı. Bunların hepsi, birer frekans.  

İnci Hocaoğlu: Şimdi frekansımızı bozan bazı şeyler var, sanırım hayatta. Sabah kalktık, güne güzel başlamak istiyoruz, ‘sözlerimiz büyüdür’ diyoruz. Nasıl sözler sarf edip güne başlamalıyız? 

Bilge Karadeniz: Şimdi zaten gece, yatmadan önce hani şuuraltı açıktır. Gece, yatmadan önce bizler, yarın sabah için güzel niyetlerde bulunabiliriz: Yarın güzellikle uyanayım! Güne güzel başlayayım! Diyelim ki, bir işiniz var; ‘bu işimde güzel gelişmeler olsun!’ diyerek bu şekilde uyuyabiliriz ve rüya boyutu, mümkünat alemi.

‘Rüya Eğitimi’ diye bir eğitim de almıştım, ben. Rüyalarımızda bizler, şifalanabiliriz. Çünkü orada biz, boyut değiştiriyoruz. Mümkünat alemine gidiyoruz. Hani derler ya; insanlar uyuyordur, ölünce uyanırlar. İşte o, rüya boyutu denilen boyut, mümkünat alemi olduğu için bizler, rüyalarımızda şifalanmayı talep edebiliriz.

“Rabbim, benim böyle böyle bir durumum var. Ben, bu durumdan rahatsızım. Bu durumun, rüyamda bana gösterilmesini ve iyileşmeyi talep ediyorum. Bana, bunu göster. Beni iyileştir.” Bu şekilde söyleyerek rüyalarımızda da bizler, şifa talep edebiliriz. Herkesin şifasının potansiyeli, kendi içerisindedir aslında.  

İnci Hocaoğlu Evet. Dolayısıyla yarınki güne iyi başlamak için o zaman geceden niyet etmek gerekiyor.  

Bilge Karadeniz: Geceden niyet ediyoruz. Sabah kalktığımızda da yine aynı şekilde güne başladığımızda olumlu kelimeler… “Evet, gün çok güzel. Gün benim için aydı. Şimdi işime gidiyorum. Yaşamımda güzelliklerle buluşan olayım.” Bakın; kaza-bela verme., Allah’ım. Verme! Oradaki ‘-me’ eki… Bilinçaltı ‘ver’i alır. ‘-me’, ‘-ma’ ekini kullanmaktan kaçınmalıyız. ‘-me’, ‘-ma’ eki olmamalı. ‘ver’, ‘olsun’… Olumlu kelimeler…  

Benzer

Yorum Yaz