Engelleri Yolun Kendisi Olarak Görmeye Alan Açıyoruz – Seda Günaltay

Editör

Yoga Eğitmeni Sayın Seda Günaltay ile Yogaya başlama ve bu serüvende Eğitmen olma süreci hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi biraz tanıyabilir miyiz ?

Merhaba ben Seda Günaltay Doğan, 1976 Kıbrıs doğumluyum. 2000 yılında yoga asana pratiğine başladığımda, motivasyonum bedenimi ağrılardan özgürleşmekti. 2006-2007 yılında pratiğimi geliştirmek için katıldığım yoga eğitmenlik programı sayesinde hayatım değişti.

Çoklu bel ve boyun fıtığı şikayetlerim nedeniyle bedenimde artık başa çıkılması zor ağrılı bir sürece girmiştim. Yoga postür pratiği sayesinde beden farkındalığım, esnekliğim ve gücüm dengelendi.

Bu sayede ağrılarımdan özgürleşmekle kalmadım aynı zamanda yoga tarihi ve felsefesi konusunda da edindiğim bilgiler sayesinde fiziksel ve mental olarak da hayata bakışım değişti.

Bu alana olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?

Yoga’yla ilk tanışmam fiziksel beden ağrılarım nedeniyle çektirdiğim MR sonucu bel bölgesinde çoklu fıtıklarım olduğunu öğrenme ile gerçekleşti. Yoga postür pratiğinin iyi geldiğine dair bir dergide okuduğum yazı ile başlamaya karar verdim.

Bu alanla ilgilenmeye başladıktan sonra sizin hayatınızda neler değişti, hangi alanlarda açılım oldu?

Yoga felsefesine duyduğum ilgi ile ilk karşıma çıkan Patanjali yoga döneminde Kriya yoga tanımı bende çok büyük iz bırakmıştır: “yoga bize değiştirebileceğimizi şeyleri fark edip onları değiştirecek disiplin ve tutkuyu verir.

Aynı zamanda değiştiremeyeceğimiz ve kontrolümüz dışında olan şeyleri fark ederek onlara üzülmeyi ve endişe etmeyi bırakmaya davet sunar.” Bunu fark etmek çok özgürleştiren bir duygu bence.

Düşünün kaç kez hayatınızda kontrol edemediğiniz veya geçmişte olmuş ve değiştiremeyeceğiniz bir konuda üzüntü veya pişmanlık duydunuz? Çok basit görünse de öğretiler uygulaması oldukça farkındalık ve sabır gerektirir.

Yoga herşeyden öte bir disiplindir. Zihin her zorlanmada bize bahaneler üretecek ve farkındalık alanımızda karşımıza çıkan açılımların çoğunu da beğenmeyeceğiz. Ne de olsa kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek çok kolay değil.

Yol’da kalmak disiplin gerektirir.

”Yoga bize değiştirebileceğimiz şeyleri fark edip onları değiştirecek disiplin ve tutkuyu verir”

Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda neleri fark ettiniz?

Daha sabırlı ve duyarlı bir bireye dönüştüğümü fark ediyorum. Zaman geçtikçe ve yaşlandıkça daha az yargılayıcı ve mental olarak daha esnek olduğumu fark ediyorum.

Biraz kendi yolculuğunuzdan ve hikayenizden bahseder misiniz?

Ilk yoga eğitimim sırasında Ankara üniversitesi Tıp fakültesinde Hematodiagnostik masterı yapıyordum. Yoga pratiği bana çok iyi hissettirdiği için tek amacım daha çok pratik yapmak ve yoga tarihini, felsefesini daha detaylı öğrenmekti.

Aradan 23 yıl geçmesine rağmen (Öğrenmeyi çok severim) her zaman öğrenci ve yeni başlayan bakış açısıyla kalmaya çalışırım. Asla ders vereceğimi düşünmezdim. Eğitimimi tamamladıktan hemen sonra birkaç ay içerisinde yarı zamanlı ders vermeye başlamıştım bile.

Bana iyi geldiğini gören ve çevremde bendeki değişimi gören çoğu kişi yavaş yavaş yogaya çekilmeye başladı. Yıllar geçtikçe edindiğim bilgileri paylaşma ihtiyacı doğdu.

Geleneğe göre kazanılan bilgi paylaşılmalıdır. 2014 yılından beri 200 ve 300 saat yoga eğitim programları, çeşitli atölye çalışmaları veriyorum.

Uzmanlaştığınız bu alan son zamanlarda oldukça popüler oldu, siz bu ilgiyi nasıl yorumluyorsunuz?

Yoga asana pratiği uygulamak için çok fazla bir gereksinime ihtiyaç yok aslında. Boş bir alan ve siz lazımsınız. “New age high street, main street yogi” olmaya gerek yok en pahalı yoga kıyafetleri ve yüksek maliyetli matlara da ihtiyacınız yok.

Herkese uyabilecek şekilde modifiye edilebilir ve ne kadar zamanınız varsa o kadar uygulayabilirsiniz. Birçok kişi Pandemi ile beraber online uygulamalardan kayıtlı derslere kendi zamanınızda ulaşabiliyor hale geldi. 15dk bile fark yaratıyor.

Uygulayıcılar bunu gördüklerinde motivasyonları da artıyor. Evinizin bir köşesinde yaşınız veya beklentiniz ne olursa olsun kendinize uygun bir pratik uygulayabiliyorsunuz. Bu da yogayı çok popüler ve erişilebilir kılıyor.

Danışanlarınız en çok size hangi sorunlarla geliyorlar?

Çoğu zaman motivasyonları fiziksel ağrılardan kurtulmak yönünde. Bu gibi durumlarda yoga terapi derslerini bire bir ortamda gerçekleştirmeyi tercih ediyorum.

Ancak grup derslerinde komünite olarak bir arada olma hissi insanlarda fark yaratıyor. Bir grup olarak bir arada nefes almak ve hareket etmek katılımcıları bir derste bile dönüştürebiliyor.

Özellikle odaklandığınız ve danışanlarınızda çözüm bulduğunuz alanlar nelerdir?

Özellikle odaklandığım ve sloganım gibi sürekli tekrar ettiğim tek bir şey var; o da bireyleri kendi bedenlerini dinlemeye davet etmek.

Kendimizden o kadar kopuk yaşıyoruz ki maalesef toplumun ve oynadığımız rollerin üzerimizdeki yükünü ve sorumluluklarımızı yerine getirme çabası içerisinde hissetmeyi, fark etmeyi, kendi bedenimizden gelen sinyalleri algılamayı unuttuk.

Ne yazık ki çoğumuz ancak bedenimiz ağrılar aracılığı ile bizi durdurduğunda çözüm arayışına giriyoruz. Birçok kronik otoimmun hastalığın ardında psikolojik nedenlerin yattığı bilimsel araştırmalar ile defalarca kanıtlanmış durumda.

”Akışta olma halinin yarattığı ışıltı her şeye değer.”

Bizler yaşamımızda holistik yaklaşımı benimsemedikçe ve sadece çözüm odaklı oldukça nedeni keşfetmedikçe bu semptomlar geri gelmeye devam edecek.

Bir yoga asana pratiği sırasında “kendini dinle” diyerek neyi kastediyorum? Çoğu zaman bir şeylerin nasıl olması gerektiği konusunda yargılarımız oluyor. Beklentilerimiz ve gerçekler örtüşmediği zaman ne yazık ki hayal kırıklığı ve yetersizlik hissi beraberinde geliyor.

Yogasana (postür pratiği) esnasında uygulayıcıları daha çok hissetmeye, algılamaya davet ediyoruz. Bedenlerini hazır olmadıkları bir aşamaya zorlamamayı, daha duyarlı ve yargısız, sabır ve sevgiyle kendilerine yaklaşmaya davet ediyoruz.

Olana ve olmayana şükretmeye ve bu yolda karşımıza çıkanları engel olarak değil de yolun kendisi olarak görmeye alan açıyoruz. Tüm eğitim ve derslerimde en çok vurguladığım konu bu.

Yoga ile ilgili son zamanlarda neler yapıyorsunuz?

Son 4 yıldır dünyada hızla büyüyen “Inside Flow” yoga akımını yakından takip ediyorum. Müzik ve koreografi eşliğinde yoga pozlarının uygulandığı yeni nesil bir vinyasa yoga akımı.

Her zaman müziğin üzerimdeki etkisini hareketlerimi nasıl etkilediğini fark etmişimdir. Zaman zaman hüzünlü bir müzik duyduğunuzda ağlar, eğlenceli bir müzik eşliğinde içinizdeki coşkuyu hisseder, mutlu ve neşeli bir ruh haline bürünürsünüz ya , işte bu tam da öyle bir akışta olma ile sizi anda tutan eğlenceli ama bir o kadar da yorucu bir yoga tarzı.

Çok emek ve detay var ama bittiğinde öğrencilerin yüzündeki o “flowglow” dediğimiz akışta olma halinin yarattığı ışıltı her şeye değer.

Türkiye’deki ilk Inside Flow eğitmeni olarak bu akımı yaymaya ve müzik ve yoga sevenleri bir araya getirmek yönünde çalışmalarıma devam ediyorum…

Uzmanlık alanınızda gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hayaliniz ve projeleriniz neler?

Aslında benim için eğitim vermek ve öğrencilerdeki gelişimi gözlemlemek bir tutku. Sanki bunun için yaşıyorum. Onlara ışık tutabilmek, yaşamlarına yön vermelerini izlemek ben en çok mutlu eden şeylerden.

Belki emekli olmadan önce bunca yılda biriktirdiğim bilgi ve tecrübelerimi kalıcı bir hale getirmek, belki bir kitap yazmak hayalim. Ben buralarda olmasam bile kaynak olabilecek bir kılavuz kitap.

Son yıllarda bu alana ilgi oldukça arttı. Özellikle sosyal medyada çok fazla bir bilgi kirliliği de yaşanıyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sosyal medya hepimizin gerek tanıtım, gerek ilham almak için kullandığı ana kaynaklardan birine dönüştü. Olumlu ve ilham verici yönleri olmasına rağmen maalesef yoga uygulamasının sadece esnek ve genç, fit insanların yapabileceği bir uygulama olduğu yönünde de bir algı oluşturdu.

Yogaya başlamak isteyip de kapıdan dönen iki kişiden birinin sebebi: ya kendi seviyesine/beklentisine uygun olmayan bir derse girmesi, ya da sosyal medyada gördüğü genç ve esnek bedenlere bakarak “ben asla bunları yapamam” düşüncesine kapılmasından kaynaklanıyor.

”Dönüşümün en temel aracı farkındalıktır.”

Bedensel ruhsal ve zihinsel açıdan sizden hizmet alanlarda nasıl bir etki bırakıyorsunuz?

Hatha yoga uygulaması belki diğer yoga pratiklerine göre daha yavaş sonuç veriyor ama “dönüşümün en temel aracı farkındalıktır” diyorum.

Bir şeyi sürekli tekrar etmenizin sebebi nedir? Farkındalıksız eylemler, sıradan günlük rutinler gibi, mekanik deneyimlerdir. Diş fırçalamak gibi mekanik deneyimler sizin farkındalığınızı gerektirmez. Ancak farkına vardıkça bir şeyleri değiştirebilirsiniz.

Yoga postür pratiği sayesinde bedeninizin boşluktaki algısını fark edersiniz(proprioception), nasıl hissettiğinizi (interoception) ve sinir sisteminizin hangi durumda olduğunu (nörosepsiyon) ; stres yanıtı mı yoksa dinlen yenilen yanıtı mı? Davranışlarınızın nasıl koşullandığını fark edersiniz. Böyle böyle dönüşüm başlar.

Size iyi gelmeyen bir ilişki içerisinde olduğunuzu fark ettiğiniz zaman ondan uzaklaşmaya başlarsınız. Hayatınız değişmeye farkındalıkla başlar.

Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?

Bunun cevabını verebilmeyi çok isterdim. Eğitmen olarak bazen paternleri çok rahatlıkla görebiliyorsunuz. Benim fark ettiklerimi onların da fark edebilmesini dilerdim. Ama bunu açıkça söylemek bireye yapabileceğiniz en acı verici yöntem olabilir.

Bunu onların deneyimlemesini beklemek zorundasınız. Bir eğitmen olarak ancak dönüşüm için gerekli güce sahip olduklarını ve bu potansiyellerini fark etmelerini sağlayacak pratikler yaptırabilirim.

Bazıları için korku , bazıları için konfor alanına bağlanma ve yeterince iyi değilim, güçlü değilim vs gibi altta yatan sebepler ilk adımı atmalarına engel olabiliyor. Herkes için doğru bir zaman vardır. Belki bu hayatta belki başka sefere…

”Kendini dinle”

Benzer

Yorum Yaz