Sınırlar ve İkili İlişkiler – Psk. Eda Lara Yalçıner

Editör

Hoş geldiniz yayınıma sanıyorum ilk bu kadar genç bir konuğumuz oluyor. çok heyecanlı ne güzel. Hoşgeldiniz. Sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Tabii, çok memnun oldum! Öncelikle, adım Eda Lara Yalçıner. Doğuş Üniversitesi mezunuyum. Psikoloğum ve Kültür Üniversitesi’nde klinik psikoloji yüksek lisans programına başladım. Bir buçuk sene kadar bir süreç var önümde. Ondan sonrasında klinik psikolog olarak kariyerime devam edeceğim.

Ne güzel! Şimdi bugün sizinle sınırlarla ilgili konuşacağız. Nedir bu sınırlar denilen şey?

Aslında sınırlar, hepimizin bildiği ama çok da uygulamadığı bir konu. Yani, ne kadar uygulamak da istesek bir şey bizi tutuyor gibi görünüyor. Bugün seninle konuşacağız. Evet, sınırlar dediğimiz şey nedir? Sınırlar dediğimiz şey aslında hayatımızın her yerinde olan ama bizim gözle göremediğimiz çok önemli bir konu.

Örneğin, şuradan örnek vereyim size: Dışarıda yürürken bir arazi görürsünüz ve orada bir tabela vardır, “Özel mülktür, girilmez” diye. Siz orayı bilirsiniz ki orası başkasının sorumluluğu altında, başkasının mülkü.

Bizim hayatımızdaki sınırlar da aslında böyledir. Sadece biz bunu gözle göremeyiz ve çoğu zaman çoğu şeyin başlangıcı ve bitişi aslında bizim sınırlarımızdan kaynaklanır. Sınırlarımızın var olmayışı ya da bu konuda yaşadığımız kötü travmalardan kaynaklanır.

Sınırlar, bizim kim olduğumuzu belirler, bizi tanımlayan şeylerdir. Bizim nerede bittiğimiz ve bir başkasının nerede başladığını bize gösterir ve biz bu sayede olduğumuz alana bildiğimiz sınırımıza sahip çıkarız. Mesela, sınırlar dediğimde çoğu insanın aklına kısıtlanmak geliyor.

Çoğu insanın duyduğum şey bu. Ve yine çoğu insanın hep şundan yakındığını görüyorum: “Ben hiç özgür değilim, birçok şeye sahibim ama kendimi hiç özgür hissetmiyorum.” Aslında sınırlar dediğimiz şey bize o özgürlüğü de sağlıyor.

Şöyle düşünün, evinizin bir bahçesi var. Siz bahçenizin nerede başladığını, nerede bittiğini biliyorsunuz. Etrafı çitlerle örülü, sizden başka kimse giremiyor.

Siz izin vermediğiniz sürece, siz o alanda istediğiniz her şeyi yapabilir misiniz? Yani, izin veriyorsam kimsenin girmemesine sadece bana ait bir şeyse tabii ki yapabilirim. Kendi özel mülküm, sonunda işte sınırlar tam olarak böyle bir şey.

Biz eğer sınırlarımızı korursak, sınırlarımızı belirlersek aslında özgürüz.

Çok güzel bir örnek verdiniz. Şimdi benim bir bahçem var diyelim ama yoldan geçen ya da tanıdığım bazı insanlar bahçeme giriyor. Mesela, bahçede kapı da var ama kapıyı tıklamadan giriyorlar içeri. Ben onlara hayır diyemiyorum. Şimdi bu sınır koymayı ya da koymamı nerede öğreniyorum bunu?

Aslında, bizler çocukluğumuzda öğreniyoruz. Çocuk yaşta öğreniyoruz. Ailelerimiz tarafından ve bu bizim gelecekteki ilişkilerimize de yansıyor. Bizim sınır koyamayız, en basit örneğinden şöyle söyleyeyim size: Birisi birini düşünün size geliyor ya da şöyle söyleyeyim, bana geliyor.

Ben psikolog olduğum için bana diyor ki, “Çocuğumu düzeltin.”

“Çocuğunuz nerede?” diye soruyorum. “Çocuğum gelmedi.” diyor. “Bende bir sorun olduğunu düşünmüyorum,” diyor. Soruyorum “Peki derdiniz nedir diye? Neden düzeltilmesini istiyorsunuz?”

Bana anlatılan şey şu: “Çok güzel eğitim görmesini sağlıyoruz, okula gitmek istemiyor. Okulu sevmiyor. Şu an daha da iyi bir okul arıyoruz. Yediği önünde, yemediği arkasında, her ihtiyacına koşuyoruz, cebinde her zaman parası oluyor ama tamamen sorumsuz. Hiçbir şey yapmıyor.”

Benzer

Yorum Yaz