Psikolog Cemile Ceren Kepenek ile Megareform Dergisi için detaylı bir röportaj gerçekleştirdik. Ceren Hanım, “Eğer içinizde direnç varsa bunu haklı çıkarmanın bir yolunu mutlaka bulursunuz. Bunu direnç olarak görmezsiniz.” diyor.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
1987 yılında Ankara’da doğup memur çocuğu olarak büyüdüm ve 2009 yılında Bilkent Üniversitesi Psikoloji Bölümünden mezun oldum. Bundan sonrası oldukça karışık ilerliyor. 2010’da Ekonomi Üniversitesi’nde Deneysel Psikoloji yüksek lisans programında bir dönem geçirerek ayrıldım. Çok çalışkan biri olduğum için bunun sebebini derslerden ziyade uyum sorunu olarak belirtmekte fayda görüyorum.
Bunu Ankara’da İmge Yayınevi’nde editör yardımcılığı, kısa süreli İstanbul ve ardından 2014 yılında kırsala olan yolculuğum takip ediyor. 2020 yılına kadar mesleğimle ilgili hiçbir şey yapmadım. Buralar kendimi iyileştirmeye çalışmak, doğayı ve bitki bilgeliğini öğrenip kullanmak, geçimimi yine kendi sorunlarıma hitap eden farklı alanlardan sağlamakta geçti.
Bu arada evlenip 2020 yılında boşanırken kapsamlı bir Aile Danışmanlığı eğitimi aldım ve alanımda kendi sesimi bulabilme çabam da böylece başlamış oldu.
Ardından Sanat Terapi, Dans-Hareket Terapisi eğitim ve deneyimleriyle kendi yaşantımda yoğun olarak yer alan zihin beden çalışmalarının buluştuğu bir alan oluşmaya başladı. Eğitim, terapi ve kendimle çalışma süreçlerim heyecanla devam ediyor.
Bu alana olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?
Psikolojiye ilgimi lisede bölüm seçme zorunluluğu olduğunda biraz olsun yakın hissedebildiğim bir alan olarak ifade ediyordum, üniversiteye başlayana kadar okulda gerçekten merak edilecek bir şey olabileceğini düşünmemiştim açıkçası. Bölümün içeriği ise benim için büyüleyiciydi, bir çırpıda bitirdim.
Somatik pratikleri, bilinçli farkındalık uygulamalarını, bilinç dışından gelenleri merkeze alarak çalışma konusu ise tamamen kendi deneyimlerimle şekillendi. Ben kendim en çok beden aracılığıyla iyileştim, burada kendi yolumu paylaşmaktan başka bir seçeneğim olduğunu hissetmiyorum çünkü insanın ancak içselleştirdiği şeyle bir başkasına yardımcı olabileceğini düşünüyorum.
Bu alanla ilgilenmeye başladıktan sonra sizin hayatınızda neler değişti, hangi alanlarda açılım oldu?
Psikoloji eğitimi bana beynin ve bedenin temel çalışma prensiplerine dair muazzam bir fikir verdi ve bir yere kadar sadece kendi hayatımda bile bunun ekmeğini epeyce yedim diyebilirim. Asıl değişim ise çalışmalarım derinleştikçe başladı.
Yıllardır kendiyle çalışan biri olarak birçok alanda içgörümün ne kadar zayıf olduğuyla karşılaştım. Bu insanı daima biraz üzer. Ardından kabul, dönüşüm ve teslimiyet geliyor. Bu, bedenin kendini güvende hissetmesine doğru bir yolculuğun özeti.
Dolayısıyla insanın kendine doğru yaptığı bu yol her şeyi değiştiriyor. Çevremdeki insanların yapısından onlarla olan ilişkilerimin biçimine, dışarıda kendimi ifade edebilme halimden kendimle yüzleşebilme kapasiteme kadar her şey değişti diyebilirim.
Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda değişiklikler oldu mu? Neleri fark ettiniz?
Zihin beden pratikleri uzun zamandır hayatımda, bunların her birine başıma gelen bir şey sonucu iyileşmek için başladım. Çalışmalar derinleştikçe ve en önemlisi desteklenmeye başlayıp kendim olmanın güvenli olduğunu bedenimde idrak edince uyku düzenimden duygusal yeme örüntüme, ilişkilerime ve geçmişime bakışıma, ânı algılama biçimime kadar hepsi değişti.
Ruh, zihin ve beden 3 ayrı şey gibi konuşuyoruz ancak bunların birbirinden ayrı olmadığını anlamak gerçekten çok önemli. Dolayısıyla farkındalığınızı buralara yönlendirdiğiniz takdirde değişimin her alanda gerçekleştiğini görmemeniz imkansız. Bende de böyle oldu.

Bu alana uzmanlaşmaya ve başka insanların hayatına dokunmaya karar vermemiz nasıl oldu? Siz mi seçtiniz yoksa başka birileri mi sizi teşvik etti? Biraz kendi yolculuğunuzdan ve hikayenizden bahseder misiniz?
Okulu bitirdiğimden bu yana “işini yapsan, bu konuda iyisin” gibi cümleleri hep duymuş olsam da bu anlamda başkalarının teşviki benim üzerimde etkili olmadı. Psikoloji alanında çalışmak kendi ruhsallığınızla çalışmak anlamına geldiği için herkesin yolculuğu biricik oluyor. Benimki, kendi yolumu sevdikten, onun yadırganacak ve yargılanacak bir şey olmadığını içselleştirdikten sonra başladı.
Bundan önce eksik veya istemeden zarar verebilirim gibi hissediyordum. Ancak 15 senelik disiplinler arası deneyim, kendi ruhsal çalışmalarımda derinleşme ve kendimle buluşmanın sağladığı güvende olma hali bir araya geldiğinde bugüne kadar biriktirmiş olduklarımın kıymetli bir hazineyi oluşturduklarını görebildim.
Gördüğümde artık sandıktan çıkmaya hazır olduğunu anladım. Bu, kendi gölgelerimle yüzleştiğim oldukça karanlık ve travmatik dönemlerle iyileşme süreçlerini de içeren, sürekli dönüşmeye devam eden bir yolun hazinesi.
İnsanların farkındalıkları arttıkça hayatlarında yolunda gitmeyen ve kötü giden şeyleri değiştirmek istiyorlar. Bedensel ruhsal ve zihinsel açıdan sizden hizmet alanlarda nasıl bir etki bırakıyorsunuz?
Genelde hızla çözüme kavuşmak isteyen bir yanımız var. Bazı sorunlar gerçekten pratikte yapılan küçük bir değişiklikle veya minicik bir perspektif değişikliğiyle rayına oturuyor. Bazı şeyler ise, özellikle tekrar eden örüntüler gibi, daha derin çalışmaları gerektiriyor.
Bilinç dışına itilmiş, bedenin hatırlayıp zihnin ulaşamadığı o bilgiyi bulup onunla çalışmak, bazen sadece varlığını görmek asıl değişimi başlatıyor. Danışanlarımda en çok, görünenin ardında sarılmayı bekleyen yaralar olabileceği fikrini uyandırdığımı düşünüyorum.
Bir an kendini veya ötekini suçlarken yarasıyla buluşmanın kederini güvenli bir ortamda yaşamak bence çalışmalarımızın özünü oluşturuyor. Bu da onlara hayatlarındaki kurban/kurtarıcı pozisyonlarından özgürleşme olasılığını gösteriyor. Kendilerine daha şefkatli olmak için adım atıyorlar.
Bu, gerçek değişimi başlatır çünkü ancak bu şekilde sinir sistemi kendini güvende hisseder ve savunma mekanizmalarının ardında gizlenen gerçek yaralar görünür ve baş edilebilir olur.
Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?
Bunun birçok sebebi olabilir. Değişim için potansiyeli olmayan kimse yoktur. Çok farklı parametrelerin olduğu bir konu. Bu anlamda önce kendimize bakmayı önemsiyorum.
Örneğin bunu bana bir danışanım soruyor olsaydı “bunda senin dikkatini çeken nedir? Diğerlerinin değişimi seni hangi açıdan etkiliyor ve ilgilendiriyor? Kendi değişiminle ilgili duyguların ve düşüncelerin ne? Değişim senin için ne demek? Başkasının değişimi senin hangi ihtiyacını karşılar?” gibi sorularla onun ihtiyacını anlamaya çalışırdım.
Herkes hazır olduğu kadar değişimi kendi ritminde yapıyor. Bu işler aceleye gelmez ve iteklemeyle olmaz, herkesin kendi ritmine saygı duymamız gerektiğini anlamak çok önemli. Size dışarıdan tüm gerekli şartlara sahip gibi görünen birinin şansını ısrarla kullanmıyor olduğunu düşünebilirsiniz.
Yaptığınız işin ruhsal, psikolojik ve spritüel bir tarafı olduğu için bazı kişiler bu alana ön yargıyla yaklaşıyor. Hatta hiç inanmayanlar da var. Bu tarzda bir düşünceye sahip olanları nasıl ikna etmek gerekiyor?
Aslında bu üçü de aynı anlama geliyor. Spirit ruh, öz, töz demek. Spiritüel ruhsal demek. Psikoloji ise ruh bilimi. Daha tanımı üzerinde uzlaşılamayan bir şeyin bilimini yapıyoruz. Ve gerçekten de yapıyoruz. Bayağı beyin görüntüleme cihazlarıyla inceliyor, soyutu somutlaştırıyoruz.
Bilim en kıymetli aracımız. İnsanların ilahlaştırma ihtiyacı, söz konusu bilim olduğunda da sürüyor ancak bilim eğitimi aldığınızda onun imkanlarının ve kısıtlılıklarının farkında olursunuz. İnsanlar bilimin kısıtlarından bahsedildiğinde tanrıları ellerinden alınmış gibi tepki verebiliyor.
Oysa devasa bir canlılık tarihini açıklamanın bütün yükünü gencecik bilimin üzerine atmak haksızlık diye düşünüyorum. Bilim her gün gelişmekte ve giderek daha çok konuta ışık tutabilmekte. İnsanlığın getirdiği çok çeşitli bir bilgi birikimi var, bunu tamamen yok saymak tekerleği yeniden keşfetmeye çalışmak gibi.
Kendi içimizdeki bu aşırı sahiplenme duygusunun, zihnin belirsizliğe olan tahammülsüzlüğünden geldiğini anlamamız farklı bir bakış açısıyla buluşma imkanı veriyor. Sıkı sıkıya tutunduğumuz ve şiddetle ittiğimiz her şey bizim gölgelerimize işaret eder. Buna bakmayı da bakmamayı da seçebiliriz.
Burada özgür iradeye saygı göstermek zorundayız. Bizim işimiz kimseyi ikna etmek değil, yolu yürümek ve iyileşmek isteyenlere güvenli bir ortam sunmak ve onları bilimsel yollarla destek vermek.
Kendi özel yaşamınızda uzmanlığınızı arka planda kullandığınız ve kişiler hakkında analiz yaptığınız durumlar oluyor mu? Neler gözlemliyorsunuz?
Kendi yaşantımda gözlemci olma halim gün geçtikçe gelişiyor. Bunu terapiye, meditasyona ve somatik çalışmalara borçluyum. Bu diğerlerine değil de kendime dair bir gözlemcilik.
Zaten içe değil de dışa dönüyorsanız, ilişkilerinizde yargısızdık yerine yargı artıyorsa orada içe dönüp gidişatı gözden geçirme gerekliliği vardır. İlişkilerimde verdiğim savunma tepkilerinin, tetiklenmelerimin, benmerkezci düşüncelerimin, haksızlığa uğramış olma hislerinin yarattığı sıkışmaların her gün biraz daha farkına varıyorum.

Bu da buralarda gevşemelerin olmasına olanak sağlıyor. Kendi ihtiyaçlarımı başkalarına yansıttığımda bunların farkına varmaya ve bir yargıda bulunmak yerine “neye ihtiyacın var?” diye sormayı alışkanlık haline getirmeye çalışıyorum. Bunu, bu soruyu her gün kendime sorarak yapıyorum.
Nerede biriyle ilgili bir yargıda bulunursam orayı inceleyip kendimle ilgili bir gelişim aracı olarak kullanıyorum. Cevapları dışarıda değil, içeride aramak bizi özdeki gerçeğe ulaştırır ve ancak o zaman otomatik kalıplardan özgür olabiliriz.
Bu alanda faaliyet gösteren diğer uzmanlardan farklı olarak neler yapıyorsunuz?
Alanda kendi sesiyle hizmet veren çok fazla insan var, her birimizin biricik bir sesi var. Ben de burada benim sesime yakın, benim tuttuğum alanda güvende hissedenleri desteklemek üzere otantik halimle ve meslek etiğimle hizmet sunuyorum. Diğer arkadaşlarımın hizmeti ne kadar biricikse benimki de öyle diye görüyorum.
Kendi alanımda dışavurumcu sanat ve beden aracılığıyla bilinç dışı sistemleri bilinç düzeyine getirme ve her adımda şefkatli bir yaklaşımı benimsemeyi seçme, ruh zihin beden bütünlüğünü merkeze alma, benim çalışma biçimim.
Hiç unutamadığınız bir danışan hikayeniz var mı? Size hangi sorunla geldi ve sürecin sonunda ne oldu?
Onlarca yıllık deneyimi olan bir terapist kadar ilginç cevaplar veremeyeceğim bir soru. Genellikle kişilerin hikayelerinin, kişisel tarihlerinde çok önce yaşanmış, hiç beklemedikleri yerlere bağlanması ve bunun onlarda yarattığı şaşkınlık dikkatimi çeker. Bu çok ilginç bir andır. Kişi aynı anda rahatlar ve rahatsız hisseder.
Genellikle hüzünlü bir şaşkınlık eşlilik eder ve burada bir kapı açılır. Kişi o kapıdan geçip geçmeyeceğine dair bir seçim yapar. Elbette bunu genelde bilinçli bir tercih olarak yapmaz. Bunlar benim için şefkatle eşlik edilmesi gereken kıymetli anlardır.
Siz hayatınızdaki dalgalı dönemleri nasıl atlatıyorsunuz? Yaptığınız bu çalışmaları siz kendinizde nasıl deneyimliyorsunuz?
Zaman içinde oturttuğum bazı günlük hayat rutinlerim var. Tai chi, yoga, dans gibi bedensel çalışmalar, meditasyon, terapi, dostlardan ve aileden gelen destekler, kendi ruhsal rehberlerimden gelen destekler, profesyonel hayatım ve doğanın kendi döngüsünü hatırlayıp izlemek beni âna çapalayan şeylerden.
Zaten kendi mesleki aktarımımı da bunlardan yola çıkarak gerçekleştiriyorum. Bazen bir kuşun uçuşunu izlemek bile geçiciliği hatırlayıp bedene dönmenin aracı olabilir. Her an alıp verdiğimiz nefese odaklanmak bazen en güvenilir destek mekanizmamızı oluşturabilir. Elbette yaşantının yoğunluğuna bağlı olarak bunların yetersiz kaldığı zamanlar da olabiliyor.
O an kendime neye ihtiyacım olduğunu sorarım. Bu bazen ağlamak, bazen dans etmek, şarkı söylemek, müzik dinlemek, destekleyici bir sohbet veya başka bir şey olabilir. Burada kendimi özgür bırakarak bedenimi dinlemeye çalışırım.
Bu alanda hizmet almak isteyenlere ne tavsiye edersiniz? Hizmet alacakları uzmanlarda hangi özelliklerin olup olmadığına dikkat etsinler?
Terapide iyileşme, terapötik bağın kurulmasıyla gerçekleşir. Bu, birkaç seans alabilir, hızla tepkisellik geliyorsa biraz zaman vermekte fayda olabilir. Bunun dışında her terapist herkese uygun olmayabilir. Önden biraz araştırma yapmak, terapistin yaklaşımı ve eğitimi hakkında fikir sahibi olmak önemli.
Küçümseyerek baktığınız, fikirlerine güvenmediğiniz biri tarafından desteklenmek mümkün değildir. Burada biraz denemeye açık olmak, araştırmak, ve tabii süreçte kendinize ve terapistinize dürüst olmak çok önemli.
Sizin gibi profesyonel olarak bu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye ediyorsunuz?
Mesleki anlamda da her birimizin yolu kendine has, biriciktir. Burada ilgi alanlarını, zayıf ve güçlü yönleri bilmenin, süpervizyonla desteklenmenin, kendi terapötik sürecinde biraz olsun ilerlemiş olmanın elzem olduğunu düşünüyorum. Zaten eğitimler de böyle kurgulanmıştır. Acele etmeden, kendi hızına ve yoluna saygı duyarak hakiki bir merakla yaklaşmak bence en önemlisi.
Bu yaklaşım bedene yerleştikçe kişinin kendi yolu da görünür olur. Hizmet almaya gelen kişi otantik, hakiki bir insana temas etme ihtiyacı duyar. Dolayısıyla kendinize dürüstlükle yaklaşmıyorsanız, kendinizi ait hissetmediğiniz kalıplarla hareket ediyorsanız bu karşıdakine geçer ve terapötik bağın kurulmasını engeller.
Yani bana göre en önemlisi tabii ki eğitimin yanında kendiyle çalışıyor olmak.
Son olarak okuyucularımız için bir mesajınız var mı?
İnsanların destek almaya dair büyük bir direnci olabiliyor. Bunu kendimden de biliyorum. Eğer içinizde direnç varsa bunu haklı çıkarmanın bir yolunu mutlaka bulursunuz. Bunu direnç olarak görmezsiniz. Oysa desteklenerek ilerlemenin etkisi muazzamdır. Değişim, burada yaratılan güvenli alandan başlayarak yaşantının kalanına halka halka yayılır. Buna izin verdikçe belki hiç farkında olmadığınız kırgınlıkların, yaşamınıza sirayet eden şeylerin görünür olduğu bir alana adım atarsınız.
Bu hem hüzünlü hem de keyifli bir yolculuktur. Güvenlik duygusu yayıldıkça dönüşüm bir fraktal gibi genişler; yaşamınızda kontrol sahibi olduğunuz, özgür iradenizin geçerli olduğunu gördüğünüz, sevinç dolu bir dönem başlar. İçinde hâlâ hüzün vardır. Ben bazen bugüne kadar somut birer gerçek olarak bildiğim şeylerden ayrılmanın acısını yaşar, yasını tutarım.
Tırtılla vedalaşmak, kelebeği kucaklamayı olanaklı kılar. Bu rahatlamayı bir kez deneyimlediğinizde desteklenmenin muazzam etkisini de idrak etmiş olursunuz.