Yepyeni Biri Olmaya Cesaretiniz Var Mı? – Dilara Kutlukaya

Editör

Psikolog Sayın Dilara Kutlukaya ile Klinik Psikolog olma süreci hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Ben Klinik Psikolog olma sürecinde olan bir psikoloğum. İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Psikoloji lisans eğitiminin ardından online/yüzyüze danışan görmeye başladım. Şimdi bir yandan danışan alırken bir yandan da Gelişim Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji yüksek lisansı sürecindeyim. Aynı zamanda 3 yıldır aile danışmanıyım. Ergen, yetişkin, aile ve çift çalışıyorum. Ayrıca psikoloji alanında yayınlanmış 10 yazım var. Çeşitli alanlarda psikoterapi eğitimlerimi tamamladım.

Bu alana olan ilginizi ilk ne zaman fark ettiniz?

Küçüklüğümden beri insanları anlamak ve sorgulamaya meraklıydım. Önce çevremdeki insanlar sonra kitaplardaki karakterler benim gözlem alanlarımı oluşturuyordu. Bu tarz birçok işaret olmasına rağmen bunları çok geç gördüm.

Fark ettiğim nokta 2 arkadaşımın lisede birbiri ile kavga ederken benim araya girerek yüzüme yumruk yememle oldu. Bu olay benim insanların tartışmalarını azaltmak ve sorunları çözmenin benim için ne kadar önemli olduğunu fark etmemi sağlamıştı.

Uzmanlaştıktan sonra kendi hayatınızda değişiklikler oldu mu ?

Kesinlikle oldu. Terapi yapmaya başladığımda insanların kendilerini neye göre yargıladıkları birbir gözümün önüne serilmeye başladı ve serilmeye devam ediyor. Bu görüş açısının gittikçe daha çok açılacağını düşünüyorum . Aynı zamanda her terapistin danışan görmesi için alanda bolca okuması, alanındaki eğitimleri tamamlaması ve kendi sürecinden geçmesi gerekir. Bu da bir terapistin kendisiyle bolca yüzleşmesi ve yanlışlarını düzeltmesi demek. Bu durumun benlik algıma etkisi çok büyük.

Eskiden kendime karşı çok acımasızken şimdilerde kendime şefkatli yaklaşmamın her seferinde beni daha ileriye taşıdığını görüyorum. Bir eğitimde şöyle bir söz duymuştum: ‘Danışanlar bizden birer parça ve onları kendimizden ayırıp onlara bakabildiğimizde iyileşme sürecini başlatıyoruz.’

Ben de her danışanın kendimdeki parçasını bulup ona uzaktan bakıyorum. Bir annenin çocuğunun özerkleşmesine izin vermesi gibi. Danışan özerkleştikçe kendi benliğini buluyor.

Danışanlarınız size en çok hangi sorunlarla geliyorlar?

Genel olarak depresyon ve kaygı ile başvuran kişiler yoğunlukta. Psikolog yerine ilaç tercih edildiği için iyileştirilmemiş panik atak hastaları da 3. sırada yer alıyor. Ne yazık ki erken müdahale edilmeyen psikolojik hastalıklar diğer psikolojik hastalıkları çağırabiliyor. Yani bir depresyon görmek yerine depresyon ve yeme bozukluğu birlikte görmeniz daha mümkün.

Aynı zamanda obsesif kompulsif bozukluk (halk ağzında takıntı hastalığı diyelim) gibi genetiğin baskınlığı ile ortaya çıkan hastalıkları görmek de kaçınılmaz. Son olarak ise kişilik bozuklukları, cinsel problemler ve yeme bozuklukları ve ilişki problemlerini görüyoruz.

Bazı insanlar potansiyelleri olmasına rağmen değişim için adım atamıyorlar, bir türlü harekete geçemiyorlar. Bunun sebebi nedir?

Değişim korkutucudur. Bugüne kadar sahip olduğunuz bildiğiniz tanıdık bir yaşam var elinizde ve insanlara bir kaplumbağanın kabuğunu bırakıp dışarıyı keşfetmesini istiyormuşuz gibi geliyor. Fakat aslında olan şey tanıdık bir mutsuzluk yerine tanımadıkları bir mutluluğu tercih etmelerini sağlamak.Bunu yapmaya çok yaklaşıp o tanıdıklığın verdiği normallik hissini bırakamayan birçok danışan var.

Aynı zamanda insanların bulundukları konumdan ek bir çıkarı da olabiliyor buna psikolojide ikincil kazanç diyoruz. Mesela öfke sorunları olan bir kişi düşünelim bu kişi çok zeki, çok başarılı olabilecek biri. Fakat ailesinde sürekli öfkesinden dolayı bu kişi haklı bulunmuş.

Bu kişi büyüdüğünde iş ortamında ona ters gelen bir herhangi bir durumda öfkesi ile baş edemeyecek ve bu da ilerlemesini başarılı olmasını engelleyecek fakat kendi potansiyeline ulaşması için ailede bazı durumlarda haksız olduğunu da kabul etmek durumunda.

Burada öfkeden dolayı haklı bulunması ikincil kazanca örnektir. Yani değişim çok yönlüdür terapide. Bir alanda değişirken diğer alanlarda bunlar etkilenir. O zaman geriye tek bir soru kalıyor: ‘Kendiniz için yepyeni biri olmaya cesaretiniz var mı?’

Son zamanlarda neler yapıyorsunuz, hangi alana odaklanıyorsunuz?

Son zamanlarda Sanat Terapisi eğitimi ve Varoluşçu psikoterapi teknikleri eğitimlerini aldım ve bu alanda makaleler okumaya başladım aynı zamanda grup terapilerine başlayacağım. Bu sebeple Yalom’un kitaplarını okuyorum. Psikoloji alanındaki en büyük tehlikenin ‘Ben oldum ve işte psikoloğum.’ düşüncesi olduğunu düşünüyorum.

Elbette fikirlerimizi belirtebiliriz fakat bunu üstten bir tavırla yapmaya başladığımız anda karşımızdakinde sert bir etki bırakıyoruz. Bunu terapide bile yapmıyoruz fakat gündelik hayattaki yanlış terapist inançları buna sebep oluyor. Hiçbir zaman ben oldum demeyeceğim bu alanda her zaman okumaya devam edeceğim ve biliyorum bu beni hep daha yukarıya taşıyacak.

Aynı zamanda Youtube kanalımı da 11 Ağustos’tan itibaren aktif kullanmaya başlayacağım. Aklımda yeni video fikirleri var ama uygulamadan söyleyemem, beni Youtube’dan takip edin, pişman olmayacaksınız!

Kendiniz için yepyeni biri olmaya cesaretiniz var mı?

Gerçekleştirmek istediğiniz en büyük hayaliniz ve projeleriniz neler?

Psikoloji, edebiyat ve felsefenin iyileştirici güçlerini birleştirebileceğim bir dernek kurmak. Türkiye’de sadece kendi alanında okumalar yaparak bir yere varmaya çalışıyoruz fakat alanların el ele vermesini sağladığımız anda çok başka yapılar doğuyor. Gelişmiş ülkelerde şimdilerde bir alanda uzman gözüyle bakmıyorlar. Bizler neden bakalım. Artık bütüncül çalışma ön planda ve bende ülkemde buna öncülük etmek istiyorum.

Yaptığınız işin ruhsal, psikolojik ve spritüel bir tarafı olduğu için bazı kişiler bu alana ön yargıyla yaklaşıyor. Hatta hiç inanmayanlar da var. Bu tarzda bir düşünceye sahip olanları nasıl ikna etmek gerekiyor?

Psikoloji bir bilim yapılan bir sürü çalışma bu alanda yazılmış bir sürü makale var. Yani inanma inanmama meselesi değil. Nasıl ki dünya güneş etrafında dönüyor cümlesini artık sorgulamıyoruz, Psikoloji bir bilim cümlesini de sorgulamamalıyız. Yeterince okumadıkları için bu yanlışa düşüyorlar.

Siz hayatınızdaki dalgalı dönemleri nasıl atlatıyorsunuz? Yaptığınız bu çalışmaları kendinizde nasıl deneyimliyorsunuz?

Nasıl ki danışanlarla onlara özgü yollar buluyorsak kendimiz için de o yolları arıyoruz ve tıkandığımız noktalarda bizler de bir psikologdan yardım alıyoruz. Aynı zamanda bir danışanla çalışacağımız konuyu kendimizde halletmiş olmalıyız. Bu sebeple danışanlarla çalışmadan önce kendi terapi sürecimizden geçiyoruz.

Terapi sürecimizin yanında eğitimlerimiz de buna katkı sağlıyor. Çoğu teknik eğitiminde de bizden kendimize uygulamamızı isterler yani yapılan bunca çalışma içerisinde bizler de önce kendi ilacımızın tadına bakıyoruz.

Benzer

Yorum Yaz